Pek çoğumuzun hayalidir sırtımızda bir çantayla dünyayı gezmek, bilinmeyen coğrafyalara yolculuk etmek… Mehmet Genç işte bu isimlerden biri… Günümüz rutininden sıkılarak, sahip olduğu herşeyi geride bırakarak dünyayı gezmeye karar vermiş bir seyyah o. 1001 günlük projesinin 750 gününü tamamladı bile… İşte “Rotasız Seyyah”ın macera dolu yaşamı…
“Rotasız Seyyah” Mehmet Genç… Henüz 35 yaşında… Tabir-i caiz ise günümüzün Evliya Çelebisi o… Gezmediği, görmediği ülke kalmadı desek yeri… Sosyal medyada takipçi sayısı kısa bir sürede 350 bini aştı. Fotoğrafları BBC, The Telegraph, Daily Mail, Der Spiegel gibi uluslararası gazete ve dergilerde yayımlandı. İlk seyahatine çıktığında İngilizce dahi bilmiyordu. Ama bu onu korkutmadı… Kendi tabiriyle “Dünyayı gezme isteği bir virüs gibi bedenini sarmıştı”. Önce işinden istifa etti, sonra hobisi olan fotoğrafçılığı profesyonel mesleği haline getirerek hayallerinin peşine düştü… Röportajımızı yaptığımız sıralarda Arjantin’deydi Mehmet Genç… Sıradaki rotası ise “Antarktika”…

Türkiye sizi Rotasız Seyyah olarak tanıdı. Mehmet Genç kimdir?
1982 Samsun doğumluyum. 2010 yılından itibaren profesyonel olarak fotoğrafçılık yapıyorum. Ve son 4 yıldır da elimden geldiğince dünyayı gezmeye çalışıyorum.
Seyyah olmaya nasıl karar verdiniz?
Çalıştığım son işimde biraz başarılı olunca, firma sahiplerim beni eğitim için Tayvan’a göndermek istedi. Ama, bir problem vardı… İngilizce bilmiyordum. 2 ay özel ders alıp, çat pat İngilizceyi öğrenmeye başladım. Sonra 2010 yılında bu eğitim için 10 günlüğüne Tayvan’a gittim. Tayvan’a direkt uçuş olmadığı için seyahatim Hong Kong aktarmalıydı. Hong Kong Havaalanı’nda 8 saat diğer uçuşu beklemektense çıkıp, ülkeyi gezeyim dedim. İşte bu 4- 5 saatlik Hong Kong gezim ve 10 günlük Tayvan maceramdan sonra anladım ki; “dünyayı gezmek için illa ki iyi bir İngilizcenin olmasına gerek yok.” Hatta sen kendine güveniyorsan yabancı bir ülkeyi gezmenin aslında kolay olduğunu da gördüm. Çünkü ilk yurtdışı deneyimimde bu. İki Asya ülkesini hem gezip hem de tüm işlerimi halletmiştim. Dünyayı gezme konusundaki önyargılarım ise yerle bir olmuştu. İstanbul’a dönüp işimin başına geçtiğimdeyse artık ofis ortamında çalışamayacağımı anladım. Dünyayı gezme isteği bir virüs gibi bedenimi sarmıştı. Birkaç ay içinde işimden istifa ettim ve hobim olan fotoğrafçılığı profesyonel işim haline getirerek, hayalimi gerçekleştirmeye başladım.
Bu kadar gezerken düzenli bir işte çalışmak pek mümkün olmasa gerek…Seyyah olmaya karar verirken bu sizi korkutmadı mı?

Elbet ki tedirgindim. Çükü kurulu düzenin bozuyorsun. Ama sonuçta elim ayağım tutuyordu. En kötü ihtimal yine iş bulur çalışırım diyerek istifamı verdim. Fotoğrafçılığa yöneldiğim için freelance çalışabiliyordum. İlk zamanlar 3-4 ay çalışıp, bir ay geziyordum. Daha sonra ise bu da bana yetmemeye başladı ve sosyal medya hesaplarımı açarak şu an içinde bulunduğum 1001 günlük geziye çıktım. Freelance işler yapılarak yine bu şekilde gezilebilir ama ben artık sponsorlarım sayesinde gezilerimi yapabiliyorum.
Bu zamana kadar kaç ülke gezdiniz?
30 ülkeden sonra saymayı bıraktım. Anladım ki; skor yapar gibi gezmek beni tatmin etmiyor. Bulunduğum ülkeyi hakkını vererek gezmek istiyorum. Meksika ve Kolombiya’da 5’er ay kaldım. İstesem o süre içinde 20 tane ülke görebilirdim. Gezdiğim değil de gördüğüm ülke sayısını sorarsanız yaklaşık 45 diyebilirim.
Bunlar içinde sizi etkileyen pek çok yer olmuştur. Bunlardan bazılarını anlatır mısınız?
Yerlileri ziyaret etmeyi seviyorum. Onların sofralarına misafir olmak, hatta evlerinde konaklamak benim için en etkileyici tecrübeler oluyor. Gördüğüm etkileyici yerleri sorarsanız; dünyanın en yüksek şelalesi olan Venezuela’daki Angel Falls, Peru’daki Machu Picchu antik kenti, Guatemala’daki aktif bir volkanik dağ olan Volcan de Fuego, Panama’daki San Blas Adaları, Meksika’daki cenoteler ve çok zor bir şekilde zirvesine çıkabildiğim Ekvador’un 6.300 metre yüksekliğindeki Chimborazo dağı.

Sırada nereler var?
1001 günlük projemin 750 gününü bitirdim. Şubat ayında Antarktika’ya gitme planım var. Türkiye’ye dönene kadar Kuzey Kutbuna da gitmek istiyorum. Bunların yanı sıra Kırgızistan’daki 7 bin 130 metrelik yüksekliğiyle Peak Lenin’e de tırmanmayı deneyeceğim. Eğer bu zirveyi görürsem dağcılıkla ilgili daha büyük planlarım olacak.
Peki günümüzde seyyah olmak için çok mu para harcamak gerekiyor?
Zengin birisi değilim. Dünyanın çoğu ülkesi aylık ortalama 800 dolara gezilebilir. Eğer beklentilerinizi daha da düşürüp, sırtçantalı mantığıyla gezerseniz bu rakam daha da aşağılara iner. Ya da gittiğiniz yerlerde gönüllü çalışarak konaklama ve yemek olayını da ücretsiz halledebilirsiniz. O zaman aylık harcamalarınız çok daha düşük olur. Yani dünyayı gezmek için illa ki zengin olmaya gerek yok. Yeter ki; düşük maliyetlere gezmenin yollarını bilin.
Çok farklı kültürler ve insanlar tanıyorsunuz. Bu hayata bakışınızı nasıl etkiledi?
Gittiğim ülkelerde özellikle yerel insanların evinde kalmaya çalışıyorum. Bu bazen birkaç gün oluyor bazen de birkaç ay. Dolayısıyla o ülkenin kültürünü yaşayarak görebiliyorum. Ya da aynı şey yerli kabileleri için de geçerli. Onlardan da hayata dair kendime kattığım çok şey oluyor. En belirgini; ön yargılarımdan bir hayli kurtuldum. Kendime olan özgüvenimin arttı. İnsanlarla iletişim kurmam daha da kolaylaştı. Yerlilerden öğrendiğim en belirgin şey ise; hiçbir olaya karşı sinirlenmemek. Artık eskisine göre yaşadığım aksiliklere karşı daha az sinirlendiğimi ya da hiç sinirlenmediğimi söyleyebilirim.
Güzergahlarınızı nasıl belirliyorsunuz? Neye göre karar veriyorsunuz?
Antarktika’ya gitmek ya da dağ zirvelerine çıkmanın haricinde herhangi bir plan yapmıyorum. Mesela X ülkesine gittiğimde önce o ülkeyi gezip daha sonra çevresindeki ülkelere yöneliyorum. Beğendiğim şehir ya da ülkede aylarca kalırken bazı ülkelerde bir iki hafta kalıp yoluma devam ediyorum. Zaman problemim de olmadığı için “Rotasız Seyyah” isminin hakkını vererek rotasız gezmeye çalışıyorum.
Sosyal medyada takipçi sayınız 350 bini aşmış durumda. Aslında pek çok insanın yapmak isteyip de gerçekleştiremediği bir yanınız var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Gezilerime ilk başladığımda sosyal medya hesaplarım yoktu. Hatta kişisel Facebook hesabımdan bile gittiğim yerlerle ilgili paylaşım yapmıyordum. Daha sonra yaptığım geziler; arkadaşlarıma ilginç gelmeye başladı. Günler geçtikçe de sosyal medya hesaplarımı açmamın zamanı geldiğini anladım. Rotasız Seyyah adıyla Facebook, Instagram, Youtube ve Twitter hesaplarımı açtım. Paylaştığım fotoğraf, video ve yazılar takipçilerimin çok ilgisini çekti. 2 yıl gibi kısa bir sürede toplam 350 bin gerçek takipçiye ulaştık. Bu şekilde dünyayı gezmek tıpkı 6 yıl önceki ‘ben’ gibi birçok kişinin hayali. Ben ne yaptım? Çalıştığım işi ve kurulu düzenimi riske atarak hayalimi gerçekleştirmek için yola koyuldum. Hani birisi ticaret işi yapar ve birden Allah ‘yürü ya kulum’ der ya; bana da ‘gez ya kulum’ dedi ve yıllardır geziyorum. Sanırım tüm bunlara sebep; Türkiye şartlarında iyi sayılabilecek o işimi bırakma riskine girmemdi.

Gittiğiniz yerlerde çok ilginç olaylar da geçmiştir başınızdan. Bir kaç tanesini anlatmak ister misiniz?
Meksika’da misafir olduğum bir evde 2 saat yatağın altında saklanmam gerekti. Otostop çekerken yanlışlıkla Meksika kartellerinin arabasına otostop çektim ve adamlar durdu! Yine Meksika’da şehirler arası yolculuk yaparken silahlı gangsterler otobüsü bastı. Peru’da İtalyan bir arkadaşımla beraber trene otostop çektik ve tren durup bizi aldı. Brezilya’nın Amazon bölgesinde gerçek şamanlar eşliğinde Ayahuasca ayinlerine katıldım. Hem de iki gece üst üste!.. Başımdan çok fazla olay geçti. Bunları da elimden geldiğince ‘Rotasız Seyyah Yol Hikayeleri’ kitabımda anlatmaya çalıştım.
‘Çok Güzelsin’ projeniz BBC de yayınladı. Sadece Türkiye’de değil uluslararası alanda da dikkat çekmeyi başardınız. Bu nasıl oldu?
Fotoğrafçı olduğum için portre çekmeyi çok seviyorum. 2015’in başlarında Meksika’yı gezerken bu proje spontane olarak ortaya çıktı. Kadınların fotoğraflarını çekerken önce normal bir fotoğraf çekiyorum daha sonra çok güzelsin deyip bir fotoğraf daha çekiyorum. İşte ‘Çok Güzelsin’ iltifatının kadınlar üzerindeki etkisi bu projemde çok bariz bir şekilde görünüyordu. Hem de yaş, mekan ve kültür ayrımı olmadan. Projemi ilk duyurduğumda Türkiye’de çok ilgi gördü. Daha sonra bu durum yurt dışı basınına kadar gitti. BBC, The Telegraph, Daily Mail, Der Spiegel gibi dünyaca ünlü medya kuruluşları projemi haber yaptı ve yapmaya devam ediyor. Önümüzdeki aylar yine yurt dışında bazı dergi ya da dergilerde yayınlanacak.
Gezmek ve fotoğraf çekmek dışında hobileriniz var mı?
Gezilerim sırasında dağcılığa merak sardım. Artık fotoğraf ve gezmenin yanına üçüncü olarak dağcılığı da eklemek istiyorum. Yazmayı ve okumayı seviyorum.
Bir de kitap yazdınız bu kitapta neleri anlattınız?
2010-2016 yılları arasında dünyayı gezmeye çalışırken başımdan onlarca hikaye geçti. Kimi komik, kimi dramatik kimi ise bir hayli gerilim doluydu. Bu hikayelerimden bazılarını sosyal medya hesaplarımdan paylaştığımda; o kadar uzun yazılar olmalarına rağmen çok fazla ilgi görüyordu. Devamında da takipçilerim sürekli ‘artık bir kitap yaz’ demeye başlamıştı. Hem takipçilerim hem de yaşadığım bazı olaylar vardı ki onları kitap haricinde anlatmam pek mümkün olmadığı için ‘Rotasız Seyyah Yol Hikayeleri’ kitabımı yazmaya karara verdim. Kitabımda ülkeler hakkında bir bilgi yok. Yani gezmek için rehber kitap niteliğinde değil. Kitapta 60 tane yaşanmış hikayem var. Bu hikayelerin birçoğunda ise ‘QR Kare Kod’ denilen barkod kodları var. Akıllı telefon ile, ücretsiz indirilebilecek bir barkod okuyucu uygulamasını kullanarak ilgili hikayelerin fotoğraf ve videoları görülebiliyor. Böylece okuyucular; anlattığım hikayeyi önce kendi hayal dünyasında canlandırıp daha sonra ise benim yaşadığım haliyle görüyor. Ayrıca kitap çıktığı ilk ay büyük kitap marketlerinde çok satanlar listesine girdi ve üç ay o listede kaldı. Şu an 7’inci baskısında. Kitaba ilgi gösteren tüm takipçi ve okuyucularıma sizin vesilenizle tekrar teşekkürler.

Türkiye’ye ne zaman döneceksiniz?
1001 günlük projem Eylül 2017’de bitiyor. Yani Allah izin verirse Eylül ayında Türkiye’de olacağım.
Bu kadar çok gezmenin olumsuz etkileri oluyor mu?
Son 25 aydır hiç durmadan geziyorum. Ortalama her 4 günde 1 başka bir bölgeye gitmişim. Yani yattığım yer her 4 günde 1 değişmiş. Bazı geceler uyanıp, sağa sola baktığım oluyor. Ama, nerede olduğumu anlayamıyorum. Peru’da mıyım? Kolombiya’da mıyım? Yoksa Brezilya’da mıyım? Hangi ülkede olduğumu çıkartamıyorum. Cep telefonun ışığıyla sağa sola bakıp, kabaca hangi ülkede olduğum o an aklıma geliyor. Sonra hangi şehirde olduğumu çıkartmaya çalışıyorum.
En çok özlediğin şey nedir?
Aile, eş ve dost özlemini bir kenara bırakırsak. Yatağım ve Türk kahvaltısı…
Yaptığınız en uzun yolculuk hangisiydi? Yol ne kadar sürdü?
Brezilya’nın Amazon bölgesinde yaşayan Marubo yerlilerine gitmem en uzun yolculuğumdu. Tamamı nehir üzerinden; 5 gün hiç durmadan bir tekne ile, devamında 2 gün ince bir kano ile 1 gün de arada dinlenerek toplam 8 günde yerlilerin yaşadığı köye ulaştık.
Yediğiniz farklı türde yemekler oldu mu?
Özellikle ziyaret ettiğim yerlilerin geleneksel yemekleri neyse onları yemeye ya da tatlarına bakmaya gayret gösteriyorum. Şu ana kadar yediklerim şöyle; Guinea pig(hamster benzeri bir hayvan), maymun, çekirge, papağan, kurt, kurbağa, kaplumbağa ve kaplumbağa yumurtası.
Son olarak dünyayı gezmek isteyen yeni seyyahlara önerilerinizi soralım. Nasıl bir rota çizsinler kendilerine ve nelere dikkat etsinler?
Benim gibi dünyayı gezmek isteyip cesareti ya da iyi bir yabancı dili olmayan arkadaşlara şunları söylüyorum; Bosna Hersek ya da Sırbistan gibi bize yakın ve her daim ucuza uçak bileti bulunabilecek bir bölgeye 4 gün konaklamalı bir gezi planlayın. Geziden tüm beklentilerinizi sıfıra indirin. Gittiğiniz yerde kesinlikle otel değil hostelde kalın. Hiç hostelde kalmamış olsanız bile bunu yapın. Taksiye binmeyi unutun. Her yere toplu taşıma ile gitmeyi deneyin. Yemekleri de restoranda değil ara sokaklardaki esnaf lokantalarında daha ucuza yiyin. 4 gün sonra hostelde kalmanın ne kadar eğlenceli ve hesaplı olduğunu, dünyanın her yerinden insanlara tanışma fırsatını yakalayabileceğini, yabancı dilini pratik yaparak geliştireceğini ve en önemlisi de aslında kendi başına gezmeyi becerebildiğini göreceksiniz. Bu tecrübeyi edinmenin size maliyeti ise 300-400 doları geçmeyecektir. Bu şekilde gezmek size tat verirse artık uzun soluklu gezilere başlayabilirsiniz. Tabi öncelikle maddi sorunu çözmeniz gerekiyor. Yukarıda da dediğim gibi aylık ortalama 800 doları cebinize koyup yola çıkabilirsiniz.