Duyulara Hitap Eden, Sıcak Ve Davetkar Tasarımlar

Tasarımcı & Sami Savatlı Design Studio Kurucusu Sami Savatlı, iç mimari tasarımını yaptığı Seba Gölköy Projesi’ni ve uzun süredir üzerinde çalıştığı mobilya koleksiyonlarını bu ay Gentleman okurlarına anlattı…

Sami Savatlı Ortadoğu Teknik Üniversitesi Endüstriyel Tasarım mezunu. Başta İstanbul, Ankara ve Bodrum olmak üzere Kuveyt, Cidde, Bahreyn, Tahran, Paris ve Floransa gibi dünyanın pek çok şehrinde konut, restoran, ofis, mağaza tasarımlarını içeren çok sayıda projesi bulunuyor. Gölköy’de yer alan Seba Gölköy Projesi’nin de tüm iç mimari tasarımını ve örnek villa tasarımlarını Savatlı gerçekleştiriyor. Tasarım anlamında, uzun süredir üzerinde çalıştığı mobilya ve ürün koleksiyonları da bulunan Sami Savatlı bu ay Gentleman’ın konuğu…

Gentleman: Sami Bey siz endüstriyel tasarım bölümü mezunusunuz. Yurt içi ve yurt dışında pek çok projenin tasarımına imza attınız. Öncelikle sizi biraz tanıyarak başlayalım…

Sami Savatlı: Bünyesinde iç mimarlar ve tasarımcıların olduğu heyecanlı bir ekibe mentörlük ettiğim, Sami Savatlı Design Studio çatısı altında konut, otel, restoran gibi alanlarda iç mimari projeleri sürdürüyoruz. Aynı zamanda aydınlatma ve mobilya alanlarında da tasarımlarımızı hayata geçiriyoruz. Maçka’da kendi ürünlerimizi sergilediğimiz bir galerimiz var. Burada ağırlıklı olarak yurtdışından mimarlara ve projelere hitap ediyoruz. 

G: Ailenizde mimar ya da tasarımcı var mıydı? Sizi kimler etkiledi?

S.S: Ailemde ve yakın çevremde aslında çokça mimar vardı ve mesleğe ilişkin belirli kodlar kafamda küçük yaşta çizilmişti. Tasarıma ve mimariye olan ilgilimi ailem de küçük yaşlarda fark etmişti. Çizim kalemlerim ve legolarım her zaman oyuncaklarımın çoğunluğunu oluştururdu. Görsel sanatlara ve aslında görsel olan her şeye çok meraklıydım. Ne istediğini bilen, bunu dışarıya yansıtan ve bu konuda destek gören bir çocukluk geçirdim diyebilirim ve bu yıllar belki de mesleğin temellerini oluşturduğum yıllardı. İkizler burcuyum ve pek çok konuda çok fazla fikir değiştirdiğim zamanlar oldu. Ancak tasarımcı olmak konusu her zaman hayatımda değişmez bir gerçek olarak yer aldı. Dolayısıyla bir ‘an’dan ziyade her zaman önceden belirlenmiş bir planı yaşadığımı hissediyorum. Tasarımcılar olarak çok şanslı hayatlar yaşıyoruz ve gözümüzü dünyayı farklı ‘görmek’ için sürekli eğitiyoruz. Güzelliği tanıma yetisinin, onu yaratmayı öğrenmenin ilk adımı olduğuna inanmışımdır hep. Her yerde bunun izlerini buluyorum ve bunu hassasiyetle işime dönüştürüyorum. Dünyanın en güzel şehirlerine seyahat etmek, sanat galerilerini, müzeleri, klasik mimari mekanları görmek, tasarımla ve sanatla ilgili yoğun görsel deneyimler yaşamak elbette ilham verici. Rol modellerimi sorarsanız da sadelik ve dokularla yarattığı lüks ile her zaman ilk sıralarda yer alan 20’nci yüzyılın ikonik dekoratörü Jean-Michel Frank ve sıra dışı formları, ilginç dokuları ve yenilikçi bakış açısıyla Carlo Scarpa diyebilirim.

 G: Sizin doğu ile batıyı, klasik ile moderni harmanlayan bir stiliniz var. Siz tarzınızı nasıl yorumluyorsunuz?

S.S: Sürekli gözlemliyorum, deneyimliyorum ve öğreniyorum. Bir şeye neden çekildiğime ve bunun güzelliğinin benim için ne anlama geldiğine dair sürekli kafa yoran biriyim. Neyi yaratabileceğimize dair önceden kalıplaşmış fikirlere meydan okumayı seviyorum. Yeni yollar ve yeni deneyimler yaratmak ve bunu insanlarla paylaşmak paha biçilemez. Çalışmalarımın ortak noktası ya da bir başka deyişle yarattığım dil; duyulara hitap eden, akılda kalıcı, sıcak, davetkar içinde iyi hissedilen tasarımlar diye özetleyebilirim. Tabi ki bunu yaparken, “Sami Savatlı Design Studio”çatısı altında mimar ve tasarımcılardan oluşan güçlü bir ekiple, her projeye özel olarak, projenin gereklilikleri doğrultusunda özgün konseptler oluşturuyoruz ve pek çok detayı da projeye özgü olarak tasarlıyoruz.

G: İstanbul’un bilinen pek çok mekânında sizin imzanız bulunuyor. Öne çıkan ve ilk akla gelenler hangileri?

S.S: Geçmişten günümüze sayarsak ilk aklıma gelenler, La Boom ve  Mitte Karaköy…

G: Siz Seba’nın Gölköy projesi için de çalışıyorsunuz. Bu projeden de bizlere bahseder misimiz, neler yapıyorsunuz orada?

S.S: Seba Gölköy, çok özel bir proje. Muhteşem bir koyda, kendi plajı olan, çevresi tamamen orman muazzam bir lokasyonda bulunan proje alanındaki doğa da tamamen korunarak evler inşa ediliyor. Projenin tüm iç mimari tasarımını ve örnek villa tasarımlarını Sami Savatlı Design Studio olarak gerçekleştiriyoruz. 380 m2 ile 500m2 arasında değişen 45 villadan oluşan projede her villanın kendi özel havuzu ve çok geniş bahçe alanları bulunuyor. Sanat galerisi, SPA alanları ve yeme içme alanları gibi sosyal olanaklar da oldukça önemseniyor projede. İç mekân tasarımında doğal malzemelerin ön plana çıktığı, müşteri odaklı pek çok detayın tasarıma entegre edildiği, rafine bir lüks anlayışı ile Gölköy’de fark yaratacak bir proje geliyor diyebilirim. 

G: Ne zaman tamamlanacak peki?

S.S: 2023 yazında proje teslim ediliyor. 

G: Kuveyt, Cidde, Bahreyn, Tahran, Paris ve Floransa gibi dünyanın pek çok şehrinde konut, restoran, ofis, mağaza tasarımlarını içeren çok sayıda proje gerçekleştirdiniz. Biraz bunlar hakkında da bilgi almak isteriz.

S.S: Emirgan Sütiş markasının yurt dışı franchaiselarını yaptığımız için Orta Doğu bölgesinde pek çok şubeye imza attık. Tahran’da lokal iki farklı marka için restoranlar tasarladık. Dubai’de konut projeleri gerçekleştirdik.  İtalya’da pek çok fuar için özel tasarımlar yaptık, özellikle Les Benjamins için Floransa’da gerçekleştirdiğimiz tasarım çok ses getirmişti.

G: Sizin gibi bir tasarımcı kendi özel yaşamında nasıl bir evde yaşar? Evinizi ve mimarisini bizler için yorumlar mısınız?

S.S: Kişisel alanlarımızın; büyümemize, nefes almamıza, düşünmemize ve hayal etmemize izin vermesi gerektiğine inanıyorum. Evlerimiz kim olduğumuzu yansıtmalı elbette ama değişen ve gelişen varlıklar olduğumuz gerçeğiyle, evlerimiz aynı zamanda değişmemize de izin vermeli. Çok keskin sınırlarla her objenin yerinin çok belli olduğu evlerdense kendi içinde evirilebilecek, zaman içinde yeni eklentilere modifikasyonlara izin verecek mantıkta tasarımları daha çok seviyorum. Müşterilerime de tam olarak bunu yapan evler tasarlıyorum. Ev çok kişisel bir alan ve sahibinin yaşam tarzını kesinlikle yansıtmalı. Duvarda, doğal ahşap kaplamalarını çok seviyorum. Örneğin salonun bir kısmında gül ağacı kullandım. Kanepe ve koltuklarda kumaş seçimleri önemli, düz renkler ve yoğun dokuları çok sıcak buluyorum. Sanat her zaman eve ruh katıyor. Kitaplar ve zaman içinde biriktirdiğiniz objeler hem sizi yansıtacak detaylar oluşturuyor hem de evinizi özgünleştiriyor. Rahat mobilyalar olmazsa olmaz. Sadece güzel göründüğü için ergonomisi kötü rahatsız mobilyalar evde olmamalı. Klasik tasarım ürünler de eve ruh katan diğer unsurların başında. Örneğin metal Wassily sandalyeler bir denge unsuru olarak yine salonda kullandığım parçalar. 

G: Kendi stilinizden ve giyim tarzınızdan da bizlere bahseder misiniz? Sevdiğiniz markalar var mıdır?

S.S: Ben çok belli başlı markalar çevresinde dönüyorum açıkçası. Sanırım zaman içinde kendini, bedenini tanıdıkça, neyin içinde rahat hissettiğini anlamaya başladıkça ve stilin oluştukça seçimlerimiz de netleşiyor. Kumaş benim için kesinlikle çok önemli, bedenin nefes almasına olanak sağlayan doğal kumaşlar her zaman önceliğim. Çok soğuk havalarda bile çok kalın şeyleri giyemediğim için, daha çok üst üste giyebileceğim, farklı layerlar oluşturabileceğim parçaları alıyorum. Çok ince deriden üretilen gömlek ve ceketleri her sezon alıyorum. Bunlar ara layer olarak çok işlevsel oluyorlar. Japon moda markalarına her zaman meraklıyımdır. Farklı yenilikçi kesimlere ve özel teknolojik kumaşlara her zaman ilgim olmuştur. Son birkaç yıldır vazgeçilmezim Pleats Please Issey Miyake pantolonlar. Bu pantolonların pek çok farklı kesimi ve rengi gardırobumda var. Teknolojik bir kumaş türünden üretilen pantolonlar, çok rahat, çok hafif ve kırışmıyorlar. Markanın “tasarım felsefe için değil, yaşam içindir” mottosuyla ürünlerinin birebir örtüştüğünü düşünüyorum ve gündelik hayatımda sıkça Lokal markalarında desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Gönül Paksoy’un erkek koleksiyonundan her sezon birkaç parça ediniyorum. Kumaşları beni çok rahat hissettiriyor. Genel olarak, çok modası geçebilecek parçaları tercih etmesem de çok beğenip aldığım parçalar oluyor. Klasik ayakkabılarda zamansız parçalar tercihimken, sneakerlarda farklı tasarımları satın almayı seviyorum. Ayrıca son dönemde biraz vintage parçalara karşı da eğilim duymaya başladım, tabi ki bunları günümüze ait parçalarla kombinleyerek kullanıyorum.

G: Bu yaz için tatil ve seyahat rotalarınızı sorarak bu sohbetimizi noktalayalım…

S.S: Yaz aylarında sıklıkla Bodrum’a seyahat edeceğim, bunların bir kısmı tatil bir kısmı teslim ettiğimiz projelerin final dokunuşlarını yapmak için diyebilirim. 4-9 Temmuz tarihlerinde Malezya’da düzenlecek uluslararası AYDA Awards’da jüri üyesi olacağım. Bu sebeple bu tarihlerde Penang adasında bulunacağım. Temmuzun üçüncü haftası da kalabalık bir grup olarak ibiza’ya gidiyoruz. Sonrasında da Amalfi ve Mykonos var programımda.