Abu Dabi’deki, dünyanın en sürdürülebilir şehri olan Masdar City’de ön tanıtımı Yapılan yeni E-Tron, batarya beslemeli, tamamen elektrikli tahriğe sahip ilk Audi. Çölde dahi rekor seviyede performans gösteren, otonom sürüş özellikli bir Suv. Gentleman yeni aracı denedi…

Masdar City, dünyanın ilk, enerji kaynaklarından en iyi şekilde yararlanabilmek amacıyla yaratılmış proje şehri. Bu çevre dostu bölge, on yıl kadar önce Abu Dabi Uluslararası Havaalanı’na beş dakika, emirliğin merkezine 20, Dubai’ye ise 40 dakikalık mesafede kurulmaya başlandı. Üstün verimlilik ile donatılmış (tüketimi %40 azaltan), yüksek binalar, gölgenin serinliğinden faydalanabilmek üzere inşa edimiş dar sokaklar, Venturi etkisi ile ferahlatıcı bir hava kanalı yaratılan avlular, elektrikli tahriğe sahip, otonom sürüşlü toplu taşıma araçları. Masdar City’nin araştırma ve geliştirme merkezi, ilk 10 megavatlık fotovoltaik sistemden sonra tüm dünyada benzer projeler üretmeye başladı, tıpkı Dubai’de yükselmekte olan 100 megavatlık fotovoltaik sistem veya Güney İspanya ve Fransa’daki rüzgara bağlı enerji sistemi gibi.

Sürüş sırasında sıfır emisyona sahip, batarya beslemeli, tamamen elektrik itişli ilk Audi olan, yeni E-tron’u denemek için en uygun yer, dünyanın ilk sürdürülebilir eko-şehrinden başkası olamazdı. Batarya, içerisindeki 432 hücre ile 95 kWh elektrik enerjisi üretebiliyor ki bu da nominal voltajda 400 voltluk bir değer anlamına geliyor. Pratikte de tam dolum ile 400 km gidilebiliyor. Araç ayrıca, 150 kW’lık ünitelerde, tam dolum için 40 dakikadan az bir süre gerektiren, ilk seri üretim otomobil. Gentleman da güneydoğu çöllerindeki macerasından sonra, şarj için, Emirates Park Zoo Al Ain’de yalnızca bu kadarlık bir süre bekledi.

Aracın tamamen sessiz olduğu söylense de saatte 130 km hızla otobanda giderken, herhangi bir otomobilden, elektrikli de olsa, vızıltı denebilecek bir ses gelmesi normal karşılanabilir. Aerodinamik ıslıklar, pnömatik sistemdeki devir ve elektrikli motorun kendisinin dahi çıkardığı ses, özellikle yüksek hızda can sıkıcı seviyelere ulaşabilir. Ancak yeni Audi e-tron’da sürüş keyfinizi maksimuma çıkarmak için bu ufak detaylar üzerinde dahi özenle çalışılmış.
Otomobilin altının düz oluşu hava akımını kolaylaştırıyor, tıpkı motor-batarya sistem ısısının optimum çalışma seviyesinde olmasını sağlamak için açılıp kapanan radyatör ızgarasının yaptığı gibi. Ön tamponlara entegre edilmiş “Air Curtain”lar, rüzgar koridorlarına özel geliştirilmiş, 19 inçlik, metal alaşımı jantlarla kaplı tekerleklere hava dağılımını sağlıyor. Arka camın üzerindeki spoiler, aerodinamik tavan yapısı ile birleşince, hava direnci katsayısında 0,27 cx ile sınıfında birinciliği getiriyor. Ayrıca geleneksel yan aynalar yerine takılabilecek iki kamera (opsiyonel), kapılarda yer alan, yüksek çözünürlükte, 7 inçlik iki ekrana arka tarafın görüntüsünü yansıtabiliyor. Burada biraz dikkatli olmak gerekiyor, zira ekranlar normalde alıştığınız göz seviyesinin biraz altında kalıyor, fakat birkaç kilometre sonra buna alışıyorsunuz.
Estetik açıdan bakılırsa E-tron SUV konseptinde büyük bir değişim yaratmıyor; direksiyona geçtiğinizde net olarak bir Audi koltuğunda oturduğunuz hissine kapılıyorsunuz. Farklı ama daima geleneklerine bağlı. Virtual Cockpit ve 8.6 ile 10.1 inçlik çift gösterge, Audi’nin son amiral gemisi A8 ile aynı. Ancak start düğmesine bastığınızda aradaki farkı anlıyorsunuz: hiçbir titreme ya da ses yok. Pistonlar yerini lityum iyonlara bırakınca tam bir sessizlik hüküm sürer olmuş.
Dijital gösterge panelinde yazan “Ready”, kalkışa hazır olduğumuzu söylüyor. “D” konumuna geçmek için, ortada, vites kolu yerine kullanılan düğmeye basmak yeterli. Gaz pedalına sonuna kadar basınca ortaya çıkan ani hareketlenme, spor otomobil hissi veriyor, ancak 400 ya da daha fazla beygir gücündeki araçları kullanmaya alışık birini korkutacak kadar değil. E-tron, “Boost” modunda 0’dan saatte 100 km’ye 5,7 saniyede çıkabiliyor. Bakacak olursanız yer değiştiren kütle de hatırı sayılır bir ağırlıkta: tam 2.490 kg. Bu da 6,1 kg/hp değerinde, 3 litre benzinli Cayenne, Audi Q7 3 lt Dizel ya da hibrid Range Rover Sport ile karşılaştırılabilecek bir ağırlık/güç oranına denk geliyor. Güçlü itiş, 408 hp güç ve 664 nm tork sayesinde kısa sürede ulaşılan, otolimitli 200 km/s’lik maksimum hıza dek sabit kalıyor. “Boost” modu yalnızca on saniye kadar aktif kalıyor, daha sonra mevcut güç 360 hp’ye, tork ise 561 nm’ye düşüyor, ki bu da yeni e-tron’u dinamik bir şekilde kullanmak için gayet yeterli.
Jebel Hafeet tepesine giderkenki gibi yokuşlarda, full elektrikli Audi, çekiş sistemi aksamlarının alçak ve merkezi bir konuma yerleştirilmesinin faydalarını görüyor. Yolcu bölmesinin altında ve akslar arasında düz, geniş bir blok formunda yerleştirilmiş akü sistemi 36 modülden oluşuyor. İlk itiş daha güçlü olan motorun yerleştirildiği arka tekerleklerden geliyor. Ancak daha fazla güç talep edilirse ön motor da ekstra güç sağlıyor. Eğer yokuş çıkarken tüketim fazla olmuşsa, iniş sırasında freni kullanarak, 300 nm ve 220 kw’a kadar enerji geri kazanımı sağlanabiliyor ki bu da menzili %30 oranında arttırıyor.
Bataryanın ağırlığı, Gentleman’ın aracı denediği çöl kumu için sürüşe çok da olumlu bir katkıda bulunamıyor. Ancak e-tron’un çoğu zaman asfaltta ya da en fazla kayak merkezlerine giderken karlı yollarda kullanılacak bir SUV olduğu düşünülürse, çok büyük bir sorun değil bu. Ancak çok iyi belirlenmiş bir çöl yolunda, sabit hızda seyrederseniz, bu araçla kum tepeleri arasında, çevreyi kirletmeden gezinmek de gayet keyifli. Audi drive select’te off-road modunu seçip, tüm özellikleri otomatik olarak yol dışına ayarlamak ve pnömatik süspansiyon sistemleri sayesinde karoseri 72 mm’ye kadar yukarı kaldırmak yeterli olacaktır.
Sıfır emisyonla, lüks bir Audi tarzına sahip olmak 83.000 euro’dan başlıyor. Fiyatın içine 11kWh’lik şarj ünitesini (sekiz buçuk saatte şarj oluyor), ya da şarj süresini yarıya indiren 22 kWh’lık bir üniteyi eve monte etmek için gereken yardım hizmeti de dahil.