“Makina Vadi” genç ve dinamik ruhuyla otomotiv sektörüne yeni bir soluk getirdi… Tesla’dan Porsche’ye, Lamborghini’den, Ferrari ve Maybach’a kadar lüks otomobile dair aradığınız her aracı bulabileceğiniz Makina Vadi’yi, kurucuları Vedat ve Fatih Yılan kardeşlerden dinledik…

Lüks otomobil sektörüne 1 yıl evvel yeni bir soluk getiren “Makina Vadi”, kısa sürede sektörünün öncü markaları arasına girmeyi başardı. ‘Premium’ ve ‘supersport’ otomobil segmentinde her biri milyonlarca liralık değere sahip araçların müşterilerini karşıladığı Makina Vadi’de, Türkiye’de eşi benzerine nadir rastlanabilecek araçları da bulabilmek mümkün… Kurucuları Vedat ve Fatih Yılan kardeşler ise aile meslekleri olması nedeniyle tabir-i caiz ise otomobil sektörünün içine doğmuşlar. Gelin Makina Vadi’yi sahipleri ve kurucuları Vedat ve Fatih Yılan kardeşlerden dinleyelim…
Gentleman: Sizler 15 yıldır bu işin içindesiniz. Aile mesleği olmasından dolayı adeta otomobillerin içine doğduğunuz desek yanlış olmaz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Vedat Yılan: Biz İstanbul’da doğduk, büyüdük. Liseyi yine burada okuduk. Ben üniversiteye Beykent Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nde okudum. Hem lise hem de üniversite döneminde okurken otomobil işinin de yine içindeydik. Küçük yaşlarda biz bu işin mutfağında çalıştık. Ben ortaokul yıllarında iken babam bizi tatillerde alır dükkana götürürdü. Burada otururken otomobil ticaretine şahitlik ederdik. Eskiden teknoloji bu kadar gelişmemişti, dijital ortamdan alım-satım olmuyordu. Bir otomobil dergisi olurdu, tüm galerilerin haftalık otomobil ilanları orada çıkardı. İnsanlar da görüp almaya gelirlerdi. Otomobil pazarları da vardı. Otomobil pazarlarında çok araç alıp satmışlığımız var… O zamanlar Ferrari’ler, Lamborghini’ler çok yoktu. Mesela Peugeot 406 lüks sayılan bir araçtı. Otomobil temizlemekten, noterde alım satım işlemine, mağaza müdürlüğünden satış müdürlüğü’ne kadar işin her alanında çalıştık. Sonrasında kardeşimle beraber kendi markamızı oluşturduk. Ben şuna çok inanıyorum; çocuklar annelerinden ahlakı öğrenirler babalarını ise taklit ederler. Bizim babamız da bu iş yapıyordu ve biz onu idol aldık kendimize. Kardeşimle otomobilleri çok seviyoruz, arabalara aşığız diyebilirim. Ben burada 10 saat arabalarla ilgileniyorum, eve gidip ‘Gran Turismo’ oyunu oynuyorum. Arkadaşlarımızla yemeğe gittiğimizde de sohbetlerimizin konusu yine otomobildir. Araba, bizim için hem iş hem de aşk diyebilirim…

Fatih Yılan: Bizim babamız da araç alım satım işiyle uğraşıyordu. Arabaların içine doğduk desek yanlış olmaz. Çok küçük yaşlarda ilkokula giderken bile babamla araba pazarına çıkardık, arabaların için temizlerdik. Sonra büyüdükçe eğitim hayatı ilerledi. Ben makina bölümünü okumaya başladım. Sonra kamu yönetimi ve siyaset bilimi okudum. Ama bu süreç içinde de otomobillerin içinde olmaya devam ettik. Üniversite 4 sınıfta iken okulu bırakmak durumunda kaldık. Çünkü o dönem çalıştığımız işyerinin İzmir’de açılan showroom için gitmem gerekiyordu. Vedat Bey ile aynı yerde çalışıyorduk.
G: Üniversitede farklı bölümler seçmiş olsanız da hayallerinizde hep otomobil varmış ama değil mi?
F.Y: Evet hayallerimizde her zaman işimizin en iyisi olmak vardı. Bunu da Makina Vadi markasıyla gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz…
Makina Vadi’de bir yıl geride kaldı… Kısa sürede çok başarılı işlere imza attınız. Kurumsal tarafıyla Makina Vadi’yi bize anlatır mısınız?
V.Y: Makina Vadi, İstanbul’da ilk şubesini Vadi İstanbul’da açtı. ‘Vadi’ kısmı da yerimizden dolayı geliyor. ‘Makina’ kısmı ise bizim markamız. Biz sıfır ve ikinci el lüks otomobil satışı yapıyoruz. Bu iş bizim aile mesleğimiz. Her ne kadar Makina Vadi 1 yıllık geçmişe sahip olsa da 15 senedir kardeşimle beraber biz bu işin mutfağında ve içindeyiz.
G: Makina Vadi’de şu an bulunduğumuz alanda ortalama kaç adet araç yer alıyor?
V.Y: Biz ilk senemize yaklaşık 100 araç ile başladık. Bu rakam haricinde takaslar da oldu. Özel müşterilerimize ayırdığımız ya da onlar için satın aldığımız otomobiller de oluyor. Açıkçası, bizim herkese araba satma gibi bir hedefimiz de yok. Biz burada insanlara yeni deneyimler yaşatacak özel otomobiller satıyoruz. Bizim her müşterimiz aynı zamanda dışarıda görüştüğümüz, birlikte yemek yediğimiz dostlarımızdır. Onlar bir araç almak istedikleri zaman beni ya da kardeşimi ararlar. Bilirler ki Makina Vadi’den bir aracı güvenle satın alabilirler…
G: Vadi İstanbul’u nasıl seçtiniz?
F.Y: Markamızı oluştrumaya kakrar verdikten sonra aktif bir şekilde kendimize yer aramaya başladık. Farklı bölgelerde müşteri profilimize uygun bir lokasyon ararken Vadi İstanbul’da yakın bir dostumuzun da önerisiyle şu anda bulunduğumuz showroomu gördük. Bir çok lüks marka ve şirketin burada yer alması bizi buraya yönlendirdi. Showroom bölümü ve kapalı garajı işimiz için çok uygundu. Böylelikle burada karar kıldık.
G: Mottonuz nedir?
F.Y: Yenilikçi, kaliteli, güvenilir hizmet. ‘Şehrin Yeni Makinası’…
G: Orta ve uzun vade için yeni yatırım düşünceleriniz var mı? Yurt içi ve yurt dışı dışında hedefleriniz neler?
V.Y: Bizim öncelikli hedefimiz lüks otomobil dendiğinde akla ilk gelen markanın ‘Makina Vadi’ olması. Dünyanın önemli farklı lokasyonlarında da showroom’lar açma düşüncemiz var. İlerideki hedefimiz ise yurt dışına açılarak pek çok ülkeye satış yapmak…
G: Pandemi ile birlikte çip krizi de otomotiv sektörünü ciddi şekilde vurdu. Temin sorunu nedeniyle, insanlar talep ettikleri otomobillere ulaşamadılar. Hala da bu durum devam ediyor Siz bu süreci nasıl yönettiniz?
V.Y: Bu süreçte tüm otomobil bayileri, satıcıları ve mağazalar herkes bir sıkıntı yaşadı. Bu problem Avrupa’da da yaşandı ve Türkiye’de aynı şekilde etkilendi. Biz şirketimizi kurduktan sonra araçlarımızı belirli bir kota ile sipariş ettik. Ondan sonraki araçların gelmesinde, örneğin 20 tane alabilecekken üç – beş tane temin edebildik. Ama artık yavaş yavaş elektrikli araçların da yaygınlaşmasıyla, tedarik sıkıntısının aşılacağını düşünüyorum…
G: Sizce bu sıkıntı daha ne kadar devam eder?
V.Y: Biz bu çip ve tedarik sıkıntısının 2024’e kadar çözüme kavuşacağını düşünüyoruz.
G: Abi kardeş çocukluktan beri berabersiniz. Makina Vadi’de de bu birlikteliğiniz devam ediyor. Peki Vedat ve Fatih Yılan kardeşler birbirine benzer mi? Ortak ya da ayrıştıkları yönleri var mıdır?
V.Y: Biz birbirimizden çok farklıyızdır. Zaten iki insan birbiriyle aynı olursa çok fazla bir şeyler de katabileceğine inanmıyorum. Yaşlarımız yakın, aynı iş yapıyoruz ve çok iyi anlaşabiliyoruz. Ben kardeşimi çok seviyorum. Bence ne kadar farklı fikir olursa o kadar da iyi oluyor. Biz tüm fikirlere burada açığız. Bir karar vereceğimiz zaman mutlaka birbirimize danışıyoruz, sonra arkadaşlarımızın fikrini alıp kesinlikle ortak bir kararda buluşuyoruz. Bence de en doğrusu bu. ‘Makina Vadi’ markasını da tıpkı dünyadaki’daki bayiler gibi köklü bir marka haline getirmek istiyoruz.
F.Y: Küçükken aynı okullarda okuduk. Sonra lise çağında farklı okullara geçtik. Tabir-i caiz ise ağabeyimle birlikte yattık birlikte kalktık. Düşüncelerimiz birbirinden farklı, ama asıl güzel olan da bu… Çünkü olaylara tamamen farklı tarafından bakabilme imkanı sunuyor bize. Farklı açılardan bakmakta hiçbir problem yok bence. Eğer günün sonunda aynı masada birlikte oturup yemek yiyebiliyorsan, asıl güzel olan da budur zaten. Şükürler olsun ki şunu biliyoruz ki biz her zaman birbirimizin destekçisiyiz…
G: Küçük yaşlardan beri iş hayatının içinde olduğunuzu ifade ettiniz. Peki ilk kazandığınız paraları hatırlıyor musunuz?
F. Y: İlk okuldayken yaz tatilinde babam arabasını yıkatırdı 5 liraya, onları da çok görünsün diye kağıt 1 lira halinde verirdi (gülüyor). Ben anneme vermiştim diye hatırlıyorum.
V. Y: İnsan çıraklığını yapmadığı işin patronluğunu da yapamaz… Bizi de işin en dibinden başlattılar. 8 yaşındayken arabaları siliyorduk, Fatih’in dediği gibi, oradan kazandığımız harçlıklar da ilk maaşlarımız olsa gerek (gülüyor).
G: Peki hayatta keşkeleriniz oldu mu?
F.Y: Hayatımda bir tane keşkem oldu. Ben futbol oynamayı çok seviyordum. Üniversite sınavına girdiğim yaz kulübe gidiyordum. Ailemle konuştum, bana dediler ki “İş adamı olabilirsin ya da futbolcu ama ikisini birden olamazsın. Hangisini istiyorsun?”. İş adamı olarak daha iyi yerlerde olabileceğimi düşünerek futbolu bıraktım. Şu an hobi olarak oynuyorum…
G: Futbola geri mi döndünüz?
F.Y: Evet amatör bir takımla anlaştım, dediğim gibi hobi olarak yapıyorum.
G: Mevkiniz nedir?
F.Y: Stoper olarak oynuyorum.
G: Peki o hayalinizden vazgeçmeseydiniz, yol ayrımında iş insanı olmayı değil de futbolcu olmayı tercih etseydiniz şimdi nerede olurdunuz?
F.Y: Süper ligde oynardım bence (gülüyor).
G: Peki boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
F.Y: Köpeğim var genelde onunla vakit geçiriyorum. Sabahları ise spor yapıyorum. Akşamları da antrenmanlar oluyor açıkçası yoğun geçiyor zamanım. Her sabah fitness yapıyorum. Spor yapmayı çok seviyorum.
V.Y: Son dönemlerde dövüş sporlarına merak sardım. Vakit buldukça antrenmanlara gitmeye çalışıyorum. Yürüyüş yapmayı ve konsol oyunları oynamayı seviyorum.
G: Hangi takımlısın?
F.Y: Galatasaraylıyım.
V.Y: Ben Beşiktaşlıyım.
G: Peki aranızda iddialışır mısınız?
V.Y: Genellikle Fifa oynarken iddialaşıyoruz (gülüyor)…
G: Yukarıda söz arasında “Gran Turismo” oynadığınızdan da bahsetmiştiniz. Peki bu oyunda hanginiz daha iyisiniz?
V. Y: Ben biraz daha hırslıyımdır. Her oyunda iddialıyımdır açıkçası (gülüyor).
F. Y: Ben daha yeni başladım, bu nedenle ağabeyim kadar iddialı değilim (gülüyor).
G: Peki lüksü sever misiniz?
F.Y: Lüks demek sadece pahalı etiketler demek değil. Kaliteli, sanat ve tarihi değeri olan ürünleri almayı ve kullanmayı seviyoruz.
G: Sık seyahat eder misiniz? Nerelere gidersiniz?
V.Y: Vakit ve imkan buldukça seyahat etmeyi çok seviyoruz. Ziyaretlerimizde de genellikle işimizden dolayı Avrupa’yı tercih ediyoruz. Almanya da bu işin dinamosu…
G: Giyim-kuşam tarzlarınız nasıl? Sevdiğiniz markalar var mıdır?
V.Y: Herhangi bir marka takıntım yok. Showroomumuza ilk defa gelen müşterilerimizde de doğru bir intiba bırakabilmek için mümkün olduğunca giyimimize özen gösteriyoruz.
İyi de bir tarzım olduğunu düşünüyorum. İtalyan kesim ve tarzını severim. Sosyal hayatımda ise kendi tarzımı oluşturmayı ve rahat giyinmeyi tercih ediyorum.
F.Y: Ben genelde spor giyinmeyi tercih ediyorum. Sevdiğin markalar var ama marka takıntım yok. Genel olarak kendimi sınırlamıyorum.
G: Son olarak saatleri sever misiniz, bunu sorarak sohbetimizi noktalayalım…
V.Y: İyi Makina kullanan kaliteli saat markalarını seviyorum
F.Y: Ben de saati, aksesuar olarak taşımayı seviyorum…