Güneydoğu Asya’nın gizli hazinesi LAOS

Komşularına göre en az turist alan, modern dünyaya halen doğallığı ile kafa tutan Güneydoğu Asya ülkesi Laos… 
Yazı: Günnur Gündüz Ayar

Laos’a giden turistlerin en çok şikayet ettiği konu kominist rejimin etkisi ile vize almanın zor oluşudur. Peki ben size bu ülkeye hiç vize almadan kapıdan zorla girdiğimi söylesem ne dersiniz? Planım bu değildi ama seyahatimden 10 gün öncesinde zatürre olup hastaneye kaldırılınca vize alma işini asistanıma bırakmıştım. 8 gün hastane de yatan birinin taburcu olur olmaz 17 günlük yorucu bir Bangkok & Laos & Myanmar seyahatine çıkacağına ihtimal vermeyen asistanım çok önceden başladığımız vize işini rafa kaldırmış. Bangkok Havalimanı’nda vize alabileceğimi söyleyenlerin sözüne istinaden ne olursa olsun diyerek yola revan olmaya karar vermiştim. 

Laos’a gidiş sebebim her yıl farklı bir Asya ülkesinde düzenlenen turizm fuarına katılmaktı. Fuar, ülkenin başkenti Vientiane’deydi. Laos’a direkt uçuş olmadığı için en sevdiğim şehirlerin başında gelen Bangkok’da bir gece konaklamayı fırsat bildim. Laos’da ilk durağımın Dünya Mirası Listesinde yer alan şehri Luang Prabang olmasının zamanımı verimli kullanmak bakımından daha iyi olacağını düşünmüştüm.  Vientiane’deki fuardan sonra ise rotam Myanmar olacaktı.

Laos vizemi almak üzere Bangkok Havalimanı’na uçuştan 6 saat önce gitmiştim. Şu an anlatırken bile ne kadar naif bir düşence içerisinde olduğumu anlayabiliyorum. Elbette havalimanında böyle bir birim bulamadım. Havayolu şirketinin ofisine gidip Laos’daki turizm fuarına davetli olduğumu ama hastalandığım için vizemi henüz alamadığımı söyledim. Ve böylece uzun bekleyişim başladı, arada sırada gidiyor ve kendimi hatırlatıyordum, halletmeye çalıştıklarını söylüyorlardı ama benim umudum tükenmeye başlamıştı. Sonra nasıl oldu bilemiyorum, havayolu şirketi check-in işlemimi yaptıklarını ve uçağa binebileceğimi söyledi. 

Yaklaşık 2 saat uçuşun ardından küçücük bir havalimanına indik. Uçağın merdivenlerine geldiğimde aşağıdaki 2 görevlinin beni beklediklerini hemen anladım. Daha Laos topraklarına ayağım değer değmez beni aldılar, küçük ve son derece eski eşyalarla döşenmiş bir ofise götürdüler. Nasıl olduğunu bilemesem de vizemi hazırladıklarını söylediler. Ama vizem Vientiane’deydi. Bangkok’a dönüp önce başkent Vientiane’e geçmem gerektiğini sonra istersem Luang Prabang’a tekrar gelebileceğimi söylediler. Zaten 3 gün önce hastaneden taburcu olmuş, Bangkok Havalimanı’nda saatlerce oyalanmış biri olarak enerjim iyice düşmüş kendimi iyi hissetmemeye başlamıştım. Türkiye’yi arayayım dedim ama maalesef telefon hiçbir şekilde çekmiyordu. Kaderimle başbaşaydım. Aklıma gelen tek kaçış yolunu kullandım ve ısrarcı oldum. Halen inanamıyordum ama madem vizem Vientiane’deydi o zaman havayolu şirketi neden Luang Prabang’a uçuşumu onaylamıştı. Dönüş biletimi kendi paramla almak zorundaydım, havayolu şirketinin bilet satmak için bir oyunu muydu bu? Hiç pes etmedim, biliyorum ki en ufak bir boyun eğişimde gerisin geri beni postalayacaklardı. Tüm kendinden emin ısrarlarımın sonucunda Turizm Ofisi’nden son derece nazik iki kadın görevli geldi ve tüm prosedürü benim için çözdüklerini söylerek, özür diledi ve beni otelime bırakmayı teklif etti. Şaşkınlık içerisinde Laos’a “vizesiz” girmeyi başarmıştım. İşin aslını sonradan öğrendim, fuar komitesi katılımcılarının vizelerini kendiliğinden hazırlamıştı ama yine de kendi ülkemde bu vizeyi pasaportuma işletmek zorundaydım.  Sanırım ülkelerini tanıtmak için dünyanın bir ucundan kalkıp gelen ve bu kadar ısrarcı bir katılımcıyı geri çevirmek istemediler. Böylece Laos seyahatim başlamış oldu. 

Günbatımının yakıştığı şehir Luang Prabang

Uzun ve zahmetli bir yolculukla varsam da halen hastalığın etkisiyle kendimi halsiz hissediyor olsam da bu güzel şehri keşfetmekten kendimi alıkoymadım. 
Nam Khan ve Mekong Nehirleri’nin kesiştiği, denize hiç kıyısı olmayan Luang Prabang’da gün batımları ayrı bir keyif… Akşamüzeri kurulan gece pazarı, Asya’nın en güzel pazarlarından biri. 60 yıl Fransız sömürgesi olarak kaldığı için mimari de yoğun Fransız etkisi hissediliyor.
Laos Krallığı döneminde başkentlik yapan Luang Prabang’ın kelime anlamı Asil Buda. Budist tapınakları ve manastırlarının yanı sıra irili ufaklı binlerce Buda heykelciğinin bulunduğu Pak Ou Mağarası gezilecek yerlerin başında geliyor.

Beni en çok etkileyen ise gün doğarken monkların yani Budist rahiplerin caddelerde yaptığı yürüyüş oldu. Yerel halk ve bizim gibi meraklı turistler henüz gün doğmadan yiyeceklerini hazırlayarak yol boyunca diziliyor. Günün ilk ışıkları ile birlikte turuncu kıyafetleri içerisindeki monklar sıra halinde gayet sakin yürüyerek halkın onlar için hazırladığı yiyecekleri alıyor. Bu görüntüyü izlerken Hermann Hesse’in Siddhartha’sını yaşadım adeta. Bir avuç pirinç ile nefsine hakim olan rahipler capcanlı karşımda duruyordu işte. 

Dünyanın en küçük başkentlerinden Vientiane

Çinhindi bölgesinde yer alan Laos’un başkenti olma ünvanını 1975 yılında, krallıktan Komünist Demokratik Cumhuriyet’i olmaya geçişiyle elde etmiş Vientiane. Coğrafyasının güzelliği bir yana şehirden ziyade kasaba havasındaki Luang Prabang’dan sonra daha gelişmiş geldi gözüme. 

Fransız mimarisi bu şehirde de yoğun olarak hissediliyor. Şehrin karakteristik yapıtlarından Patuxai Anıtı, Fransızlara karşı savaşırken yaşamını yitirenlerin anısına inşa edilmiş olsa da Paris’teki Zafer Takı’na benzemesini oldukça ironik bulmuşumdur. Şehrin sembolü haline gelmiş Pha That Luang yani Altın Stupa, Lao Ulusal Müzesi, dünyaca ünlü ipek dokuma ürünlerinin nasıl üretildiğinin uygulamalı olarak anlatıldığı Lao Tekstil Müzesi Vientiane’de gezilmesi gereken yerlerin başında geliyor. En çok keyif aldığım ve görmeden dönmeyin diyeceğim en ilgi çekici yer ise Xieng Khuan yani Buda Parkı’dır. Bir keşiş tarafından 1958’de kurulmaya başlanmış park, Hinduizm ve Budizm inanışlarının sentezlendiği 200’ün üzerinde dini anıt ve heykeli barındırıyor. 

Biraz daha dinlenmiş olduğum ve hastalığın etkileri de hafiflediği için kısa yürüyüşler yaptığım Vientiane akşamlarında halkın hep birlikte neşe içinde yaptığı spor aktiviteleri çok hoşuma gitmiştir. 
Heyecanlı olarak başlasa da keyifle geçen günleri ve bugün halen çok sevdiğim bir dost kazandırdığı için Laos benim için unutulmaz anılar ile doludur.