Havacılık Sektörünün “İlk” Kadın CEO’su Güliz Öztürk

Sivil havacılıkta ilk kadın CEO olan Güliz Öztürk Pegasus Havayolları’ndaki yeni dönemini ve gelecek hedeflerini bu ay Gentleman Dergisi’ne anlattı…

Güliz Öztürk havacılık sektörünün deneyimli isimlerinden biri. Hayatını sivil havacılığa adamış bir isim olan Öztürk, hava yolu taşımacılığı alanındaki ilk kadın CEO aynı zamanda. Geçtiğimiz nisan ayında Pegasus Havayolları’nda bayrağı Mehmet T. Nane’den devralan Güliz Öztürk ile merak edilen yönlerini ve yeni dönemini konuştuk…

Gentleman: Güliz Hanım göklere olan merakınızı sorarak başlamak istiyorum. Havacılık kariyeriniz nasıl başladı?

Güliz Öztürk: Havacılık sektörüyle üniversitede okurken tanıştım. Üniversiteden mezun olunca, farklı sektörleri de değerlendirdim ancak havacılık çok dinamik ve her gün yeni şeyler öğrenebileceğiniz, farklı disiplinlerin olduğu bir sektör, o yüzden ilk tercihimdi. O sırada, THY Uluslararası ilişkiler ve Anlaşmalar bölümüne uzman arayışı vardı ve ben de başvurdum. Böylece, hava yollarının uçuş haklarını da belirleyen Sivil Havacılık anlaşmalarını ve diğer hava yollarıyla ticari anlaşmaları yürüten, dolayısıyla müzakere teknikleri dahil çok şey öğrenebildiğiniz, aynı zamanda farklı kültürlerden insanları tanıyabildiğiniz ve çalışırken müthiş bir keyif aldığım bu bölümde başladım. Havacılık kariyerim bu şekilde başladı, daha sonra farklı bölüm ve pozisyonlarda devam etti. O dönemden sonra havacılık sektöründen neredeyse hiç kopmadım.

G: Herkesin çocukken pek çok farklı hayali vardır, sizinki neydi?

G.Ö: Ben açıkçası birebir tüketiciye değen, iletişimin yüksek olduğu ve farklı coğrafyalardan insanlarla iş yapabileceğim bir gelecek hayal ediyordum. Elimde çantam sürekli seyahatte olduğum… Öyle de oldu.

G: Bu sektörde gökte olmak mı daha keyifli yoksa göklerde uçan uçakları yönetmek mi? 

G.Ö: Bulutların üzerinde görev yapmak elbette çok farklı bir deneyim ama şunu ifade etmek isterim; böyle dinamik ve zorlu bir sektörde, Türkiye’de havacılık anlayışını değiştiren öncü bir şirkete liderlik etmek çok büyük bir ayrıcalık…

G: Ülkemiz sivil havacılıkta önemli bir konuma gelerek söz sahibi konuma ulaştı. Bu başarıyı neye borçluyuz?

G.Ö: Türk sivil havacılık sektörü 2003 yılından bu yana hükümetimizin öngörüsü ve yoğun desteğiyle hızlı bir şekilde gelişti ve modernleşti. Türkiye, her geçen gün gelişmeye ve büyümeye devam eden sivil havacılık sektörüyle, dünyada parlayan bir yıldız konumunda. Hatta biliyorsunuz, Yönetim Kurulu Başkan Vekilimiz Mehmet T. Nane, Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği IATA’nın Yönetim Kurulu Başkanı oldu kısa bir süre önce. Bu da Türk havacılığının geldiği noktayı çok iyi bir şekilde vurguluyor. Türk sivil havacılığının bütün paydaşları olarak, sektörümüzün pandemi öncesindeki günlere dönmesi, daha da gelişmesi ve dünyadaki yükselen konumunun güçlenmesi için var gücümüzle çalışıyoruz.

G: Siz yakın bir tarihte Pegasus Havayolları’nın CEO koltuğuna oturdunuz. Yeni dönem hedeflerinizi sizden dinlemek isteriz.

G.Ö: En büyük hedefim, Pegasus’un başarısını bir üst seviyeye taşımak. Mevcut planlarımıza göre 2023 yılında filo büyüklüğümüz 100 uçak eşiğini aşacak ve büyümeye devam edecek. Bu büyümeden kuvvet alarak Avrupa’nın yanı sıra Ortadoğu, Afrika, Kafkaslar ve Türkiye’nin kuzeyinden doğusuna, güneyinden batısına yayılmış geniş bir yurt dışı uçuş ağına sahip dış hat taşıyıcısı olmayı hedefliyoruz. Ayrıca Pegasus’u gelecekte, çalışan ve misafir memnuniyetinde iddiasını ortaya koyan dijital bir hava yolu olarak hayal ediyorum. Ajandamın ilk sırasında yetenek yönetimi ve misafir deneyimini iyi yönetecek ve gelişecek bir Pegasus yer alıyor. Ekip arkadaşlarımla birlikte bu doğrultuda var gücümüzle çalışıyoruz. Yakın döneme, 2022 yılına bakacak olursak… Halihazırda 2012’de Airbus’a verdiğimiz sipariş dahilinde, daha az yakıt tüketen ve verimlilik artışı sağlayan yeni nesil uçaklarımızı teslim almaya ve filomuzun dönüşüm sürecini yönetmeye devam ediyoruz. 2022 sonu itibarıyla toplam koltuk kapasitemizin yüzde 78’i yeni nesil uçaklardan sağlanacak. Filo planımıza göre 2022-2025 yılları arasında toplamda 64 yeni nesil uçak teslim almayı planlıyoruz. Bu süreçte eski nesil uçakların da filodan çıkmasıyla 2025 yılında tüm koltuk kapasitemizin yeni nesil uçaklardan sağlanacağını öngörüyoruz. Pegasus Hava Yolları olarak bizim öngörümüz, 2022 yılında kapasitemizin 2019 seviyesinin %5-10 üzerinde gerçekleşeceği, misafir sayısının ise 2019 seviyelerine yaklaşabileceği yönünde. Pandemi öncesinde açıkladığımız “dış hatlarda büyüme” odaklı stratejimizi devam ettiriyoruz. Uçuş ağımıza eklediğimiz yeni uluslararası destinasyonların da katkısıyla, 2022’de dış hat operasyonumuzun toplam kapasitesinin 2019 seviyelerini aşacağını öngörüyoruz.  

G: Hali hazırda kaç uçak ile kaç farklı noktaya uçuyor Pegasus?

G.Ö: 4,8 yaş ortalamasına sahip 95 uçaklık filomuzla; misafirlerimizi 36’sı yurt içinde, 89’i yurt dışında olmak üzere toplam 47 ülkede 125 noktaya ulaştırıyoruz. İstanbul Sabiha Gökçen üzerinden Türkiye ile Avrupa, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Rusya, Orta Asya arasında bağlantılı uçuşlar gerçekleştiriyoruz.

G: Yeni yatırım planlarınız var mı?

G.Ö: En önemli yatırımlarımızdan biri filo dönüşümümüz… Halihazırda 2012’de Airbus’a verdiğimiz sipariş dahilinde, daha az yakıt tüketen ve verimlilik artışı sağlayan yeni nesil uçaklarımızı teslim almaya ve filomuzun dönüşüm sürecini yönetmeye devam ediyoruz. 2022-2025 yılları arasında toplamda 64 yeni nesil uçak teslim almayı planlıyoruz. Filo dönüşümümüze ek olarak iki önemli alana yatırımlarımız devam edecek: Teknoloji ve İnsan. Türkiye’nin dijital hava yolu olarak, misafir deneyimini odak alan yaklaşımımızla seyahat deneyimlerini kolaylaştıracak dijital teknolojiler ve benzersiz yenilikler sunmayı sürdüreceğiz. İş modelimizin temel prensiplerinden ödün vermeden, operasyonlarımızı ve faaliyetlerimizi sürdürülebilir çevre anlayışıyla yönetmeye devam edeceğiz. En çok odaklanacağımız konulardan biri de toplumsal cinsiyet eşitliği olacak. Kadınların ve erkeklerin toplumsal yaşamın her alanına eşit katılımına ve kadınların potansiyellerini ortaya çıkarabilmelerine katkı sağlamak için kurumsal ve bireysel olarak her türlü çabayı göstereceğiz. Teknoloji kısmını biraz açmak isterim. Teknoloji, her geçen gün ilerlemeye devam ediyor ve işimizde katma değer sağlayacak yeni olanaklar yaratıyor. Biz de misafirin seyahat deneyimi, operasyonel mükemmellik, etkin gelir yönetimi gibi çeşitli alanlarda derin teknoloji kullanan yatırımlar yapmaya, projeler üretmeye devam ediyoruz. Teknolojide son yıllarda öne çıkan iki önemli alan olduğunu görüyoruz. Biri yapay zeka, diğeri veriyi merkeze alan (data-driven) yönetim. Yapay zekayı; uçuşlarımızın, uçucu ekiplerimizin, uçuş eğitim görevlerinin ve yer görevlerinin optimizasyonu başta olmak üzere, uçaklarımıza yüklenecek catering ürünlerinin miktarını belirleme, kontuarlardaki kuyruk yönetim modelini iyileştirme gibi birçok alanda kullanıyoruz. Operasyonel mükemmellik açısından da yapay zekadan faydalandığımız pek çok çalışmamız var. Terminalde tüm yolcu işlemlerini yapan ekibin görev dağılımını dengeli ve anlık değişen şartlara göre yapabilmek için akıllı algoritmalar kullanıyoruz ve aprondaki araçların zamanında uçağa hizmet etmeye başlaması için IoT (Internet of Things) teknolojisinden faydalanıyoruz.  Önümüzdeki yıllarda projelerimizde yapay zeka kullanımını artırmayı şirket hedeflerimiz arasına aldık. Veriyi merkeze alan yönetim modeli ise misafirlerimize ve çalışanlarımıza tam ihtiyaç duydukları anda ihtiyaçları olan bilgiyi sağlamak esasına dayanıyor. Bu anlamda birçok projemiz ve çalışmamız oldu. Misafirin deneyimini iyileştirme anlamında bilet alımı sırasında takvimde o ayın en ucuz bilet fiyatını görebilmek ve seyahatini esnek planlayabilmek, uçuş sırasında mobil telefon üzerinden kapı numarası, değişikliği, “boarding başladı” bilgilerini vermek, yapay zeka ile destekli şekilde misafire en uygun bilet fiyatını ve koltuk, yemek gibi yan ürünleri sunabilmek bu yeniliklerden sadece birkaçı. Tüm bunların yanında, son yıllarda havacılıkta önemi artan self servis teknolojileri, mobil yetenekleri, bakım operasyonlarında ve eğitimlerde kullanılmaya başlanan Artırılmış Gerçeklik uygulamalarını yakından takip edip bunlarla ilgili projeler başlattık. Misafirlerimizin terminaldeki işlemlerini mümkün olduğu kadar self servis yapabilmesi için geliştirdiğimiz Express Bagaj ünitelerimizin yeteneklerini sürekli geliştiriyoruz. Check-in, bagaj teslim işlemleri yapılabilen bu cihazlardan çok yakında koltuk alımı ve değişikliği de yapılabilecek. Geçmiş uçuş verilerini yapay zeka ile işleyerek uçağa yüklenecek yemek seçenek ve adetlerini ayarlıyoruz. Uçağın teknik bakım işlemleri, kabin hizmetleri gibi tüm alanlarda personelin mobil cihazları üzerinden işlem yapmalarını sağladık. Yakın zamanda geliştirilmiş sanal/artırılmış gerçeklik (AR/VR) teknolojileri ile uçağa uzaktan bakım desteği vermek mümkün olabilecek. Bunun gibi tüm katmanlarda katma değer sağlayacak şekilde teknoloji yatırımlarımız devam edecek.

G: Otomobillerin elektrikliye dönüşümüne şahitlik ediyoruz. Bir gün havacılıkta da bu olacak mı sizce yoksa uzak bir ihtimal mi bugünkü batarya teknolojisiyle ne dersiniz?

G.Ö: Tek başına elektrik gücüyle çalışacak ve bizim kullandığımız kapasitede uçakların hizmete alınması ne yazık ki bugün mümkün değil. Henüz hacim-ağırlık-verimlilik bağlamında, halihazırda kullanılan jet yakıtının yerini alabilecek bir alternatife sahip değiliz. Sadece havacılık değil diğer tüm sektörler de bu konuda oldukça talepkâr.  Günümüzde deneysel pek çok elektrik gücü kullanan hava taşıtı çalışması var; uçarken güneş enerjisiyle beslenen araçları veya çok az faydalı yük taşıyabilen en ileri teknolojili bataryalara sahip olan girişimleri biz de izliyoruz. Ancak bu modeller şimdiki seyahat ihtiyacını ve hacmini karşılayabilecek durumda değil. Toplumların sürdürülebilirlik kapsamındaki talepleri ve çevresel farkındalığı ile yakıt fiyatlarında sürekli yaşanan öngörülemeyen maliyet riskinin, teknolojik girişimleri teşvik edeceğini ve elverişli bir çözümün zamanla bulunacağını düşünüyorum. Halihazırda elektrik veya hidrojen yakıtlı (belki hibrit model) uçak motoru çalışmaları devam ediyor. Bu konuda uçak üreticilerinin hidrojen kaynaklı güç sistemleri konusunda çalışmaları daha ileri bir seviyede ancak bunların bile kullandığımız uçaklarda ticari olarak uygulanabilirliği 2030’un ortalarından itibaren öngörülüyor.

G: Maliyetlerdeki ve kurdaki artış karlılıkları nasıl etkiledi? 

G.Ö: Global enflasyonist ortam elbette kârlılıklara olumsuz baskı yapıyor. Ancak pandemi döneminde ertelenen seyahat talebinin tekrar hareketlenmiş olması, bu maliyet artışlarının paylaşımı açısından hava yolu sektörünün elini güçlendiriyor. Pegasus Hava Yolları özelinde ise iş modelimizin de gereği olarak etkin maliyet yönetimini çok önemsiyoruz. Pandemi süresinde karşı karşıya kaldığımız büyük olumsuzlukları aşabilmiş olmamızın arkasında da maliyet ve dolayısıyla nakit yönetimi becerilerimizin olduğunu söyleyebilirim. Aynı yetkinliği mevcut enflasyonist baskıları karşılarken de kullanıyoruz. Artan maliyetler denince bugünlerde sektörümüz açısından öne çıkan kalem elbette yakıt maliyeti oluyor. Riskten kaçınma (hedge) politikamız doğrultusunda, 2022 yılı için öngördüğümüz yakıt tüketimimizin yaklaşık %50’sini spot fiyat seviyesinden daha düşük seviyede koruma altına almış durumdayız. Bu sayede en önemli maliyet kalemimizin yönetiminde daha geniş bir manevra alanına sahip oluyoruz. Doluluk oranlarımızın pandemi öncesi seviyelere yakınlaşmaya başlaması, verimliliğimizi daha da kuvvetlendirebilmemiz açısından elimizi güçlendiriyor. Elbette verimlilik anlamında en önemli dayanağımız, filomuzun modernizasyonuna ilişkin yatırımımız. 2022 yılının sonunda toplam koltuk kapasitemizin %78’i yakıt tasarrufu sağlayan yeni nesil uçaklardan oluşacak.

G: Eskiden 1 kaç euroya uçak bileti satıldığı kampanya dönemleri olurdu, artık hayal mi ne dersiniz?

G.Ö: Aslında hayal değil. Örneğin bizim, “düşük maliyetli hava yolu” iş modelimiz kapsamında, Ağustos ayında dış hatlar için “1 Euro + vergiler” şeklinde bir kampanyamız oldu. Kampanyamızla birlikte toplam 149 bin koltuk satışı gerçekleştirdik. Uçmanın herkesin hakkı olduğuna inanıyor, bunu sağlayabilmek için var gücümüzle çalışıyoruz. 

G: Siz Women in Sales Network (WiSN) sosyal projesinin de eş başkanısınız. Bu projeden bizlere bahseder misiniz?

G.Ö: Sales Network, 35 farklı sektörden 120 kurumsal üyenin yer aldığı “Daha iyi bir dünya” ideali kapsamında çalışmalarını sürdüren bir sosyal girişim. Bu bağlamda toplumsal cinsiyet eşitliği, sürdürülebilirlik ve etik konularına odaklanıyor. 2022 yılı itibarıyla Londra merkezini açarak global bir oluşum olma yolunda ilk adımını da attı. Ben de Sales Network platformunda yer alan Women in Sales Network (WiSN) sosyal projesinin Eş Başkanıyım.  WiSN, topluluğun cinsiyet dengesini sağlamak üzere faaliyetler yürüttüğü sosyal projesi. WiSN olarak kadınların satış dünyasına katılımını artırmak için çalışmalar yapıyor, nitelikli işgücü havuzunu geliştirmeyi hedefliyoruz. WiSN program partneri olan 36 şirketin katkılarıyla 300’e yakın kız öğrenciye staj imkânı, 76 kadına istihdam sağladık ve iş dünyasından 115 kadın & kız öğrenciye mentorluk desteği sunduk. Çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor.  Toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek konusunda hepimize büyük görevler düşüyor. Bu görevlerin en önemlileri kamuoyunda farkındalık yaratmak, fırsat eşitliği sağlanması konusunda çalışmak, kadının iş yaşamındaki varlığını güçlendirmek ve gelecek nesillere iyi örnek olabilmek…

G: Sizin şirketinizde kadın ve erkek çalışan oranı nasıl?

G.Ö: Şirket genelinde Ağustos 2022 itibarıyla kadın çalışan oranımız %33. 2019 yılında IATA’nın “2025’te25” girişimine imza atarak şirketimiz içerisinde cinsiyet dengesini sağlama konusunda bir taahhütte bulunduk. Bu kapsamda hedefimizi her çeyrekte gözden geçirmeye devam ediyoruz. 

G: Biraz da iş dışına çıkarsak, hobilerinizi sormak isteriz. 

G.Ö: Spor yapmak diyebilirim; gerçi spor artık hobi değil, bir yaşam biçimi benim için… Düzenli pilates ve yürüyüş yapıyorum. Hatta 10-15 km maraton ve triathlon’lara katılıyorum. New York’ta 2018’de pre maratona katıldım, müthiş bir deneyimdi benim için. En son Bodrum’da MW Challenge etkinliğinde 15 km, Gelibolu triathlon’da 10 km koştum. Bir de klişe olacak ama okumayı severim. Daha çok farklı konularda işime katkı sağlayacak ve kişisel anlamda beni geliştirecek kitapları tercih ediyorum.

G: Stresle nasıl mücadele edersiniz, oldukça zor bir işiniz var…

G.Ö: Havacılık sektörü, doğası gereği krizlere ve belirsizliklere açık bir sektör. Stres de bu durumlardan kaynaklanıyor. Bu sektörde başarılı olmak istiyorsanız; krizlere hazırlıklı olmayı, belirsizlikle mücadele etmeyi ve değişime ayak uydurabilmeyi öğrenmeniz gerekiyor. İyi bir ekip çalışması, birbirine güven, yaratılan geliştirici ve yapıcı iş ortamı; bunlar da varsa stresi yönetmek bir nebze de olsa kolaylaşıyor. 

Kişisel olarak da, spor yapmak stres yönetiminde kullandığım bir araç diyebilirim.

G: Dünyanın pek çok ülkesine gitme fırsatınız oldu, sizin için bunlar arasında en özel şehirler hangileriydi diye sorsak?

G.Ö: Türkiye’de favorim çok, saymak zor ama dünyada sorarsanız ilk sıra açık ara New York.

G: Biraz ailenizden de bahseder misiniz bizlere?

G.Ö: Evliyim, 1 kızım var 23 yaşında. Bu yıl üniversiteyi bitirdi. Çok sağlıklı ve keyifli bir ilişkimiz var. Birçok konuda ondan çok besleniyorum.

G: İş dışında nasıl bir giyim tarzınız var? Modayla aranız nasıl?

G.Ö: Özellikle takip ediyorum diyemem, pek vaktim de olmuyor açıkçası. Ancak genel trendleri bilirim, bana yakıştığını düşündüğüm durumlarda da modaya uyarım diyebilirim. İş dışında spor giyinmeyi seviyorum.