Huzurlarınızda Yeni Vantage

1977 yılında ilk üretilen V8 Vantage’dan sonra belki de en heyecan verici haliyle, yeni Vantage’ı test ettik…

Markanın 2013’te bir asırı doldurmasından sonra hayata geçen ikinci yüzyıl planının ilk parçası olan DB11 ile 2016 yılında tanışmıştık. 2017 yılından itibaren Türkiye yollarında da karşımıza çıkan model atmosferikten çift turboya geçiş ve eğlence sistemindeki radikal değişikliklerle birlikte markanın dünyada ve Türkiye’de en çok satan modeli olmayı başarmıştı. Aerodinamik yapısının verdiği 4×4 hissi, arkadan itişli benzer modellere göre çok daha üstün bir yol tutuşu sağlıyordu.


DB9’un selefi olan DB11 , markayı farklı zirvelere taşırken, dünyada ve Türkiye’de kullanıcı şikayetlerinin İngiliz üreticinin başını ağrıttığı Vantage’ın yeni jenerasyonu için beklentiler oldukça yüksekti. 2018 Cenevre Fuarı’nda ortaya çıkan araç ilk izlenimlerden tam not aldı. Aston Martin’in DB11 ile başlayan tasarım devrimi, Vantage ile devam ediyordu. Biz de bu ay Aston Martin Türkiye Distribütörü D&D Motorlu Araçlar A.Ş. sayesinde Türkiye’ye gelen ilk araçlardan birini test etme şansı yakaladık.
Aracın kokpitine girmeden, dış tasarımını incelediğimizde bir önceki Vantage’a kıyasla çok daha kompakt, fazlasıyla kaslı ve tamamen bir spor otomobil olarak göründüğü konusunda hemfikirdik.
Klasikleşen ön ızgarasından kurtulup, altıgen boşluklardan oluşan panelle 28 kilogram daha da hafifleyen yeni Vantage, istiridye kaputu ve yeni led farları ile bambaşka bir görüntüye sahip olmuş. Farlar daha önceki modele göre biraz küçük kalsa da , kaputun üstündeki yükseltinin dizayna kattığı vahşilik ve led teknolojisi ile başta dezavantaj olarak görünen bu detay aracı daha da asileştirmiş.
Ek olarak ön ızgaradaki kavisli detayın, Aston Martin’in kurucusu Lionel Martin’in markanın temellerini atarken kendi otomobiliyle yarıştığı, Gaydon bölgesi yakınındaki Aston Tepesinin birebir silüeti olduğunu belirtelim.
Arka farlar ise alışılagelmişliğin dışında, daha önce hiçbir otomobilde görmediğimiz kaput boyunca boydan boya, difüzör dizaynını tamamlayan bir puzzle gibi uzanıyor.

Kokpite girdiğimizde ise ilk dikkat çeken direksiyonun arkasında bulunan vites kulakçıklarının, daha önceki modellere göre uzatılması. Artık hiç olmadığı kadar ergonomikler. Direksiyon hangi yönde, hangi turda olursa olsun erişilebilmesi adına tasarlanmış. Ayrıca opsiyonel eklenebilen touchpad dışında otomobilde hiçbir dokunmatik tuş, panel bulunmamakta. Bunun nedeni ise direksiyondaki şanslı kişinin tamamen sürüşe odaklanmasının hedeflenmesiymiş.
İç mekanda Aston Martin’in İskoçya’da kendi çiftliğinden elde edilen derilerin kullanımına devam ediliyor. Tamamen el işçiliği ile üretilen döşemelerin, 2 koltuk ve dashboard ile beraber toplamda 210 saatte dikildiğini de not düşelim.
Aston Martin’in vites buton dağılımı bu kez biraz farklı. Daha sportif bir görüntü kazandırmak adına tuşlar kuzey yönünü gösteren bir ok gibi yerleştirilmiş. Aracın her detayında mottosu olan “Avcı”yı hissetmeye devam ediyoruz.

Yeni Vantage’ın sürüşünde ilk dikkat çeken şey,ise yüzde 49 – yüzde 51 ağırlık dağılımı ile olağanüstü bir yol tutuşa sahip olması. Direksiyonu tuttuğunuz ilk andan itibaren 4 litre 510 beygirlik bu aracın bütün hakimiyetinin sizde olduğunun bilincindesiniz. Ağırlık dağılımı ve ön ızgaradan giren havanın yarattığı G-Force ile araç arkadan itişli rakipleri arasında kesinlikle çok daha önde. Aynı zamanda Brembo’nun özel olarak tasarladığı fren disklerini soğutmak bu ızgara ile saliselere düşmüş.
Üç farklı sürüş moduna sahip araçta ilk sürüş modu DB11 de bulunan GT değil Sport. Bu da aracın üretilme amacını yansıtıyor. Dikkatimizi çeken ise Sport, Sport Plus’tan sonra bulunan Track modu. Tamamen pist için tasarlanan bu moda geçtiğimizde, aracın yüksek hızlarda girilen derin virajlarda bile yoldan santimetre bile sapmadığını şaşkınlıkla izliyoruz.
Son olarak belki de herkesin merak ettiği, bir önceki modelde en çok baş ağrıtan şanzuman konusu… Yeni çift dişli tam otomatik şanzuman ile aracın kaba tabirle tekleme sorunundan eser yok. Vites değişimlerini hissetmek imkansız. ZF kullandığı en son teknolojiyi Aston Martin’e emanet etmiş. Tebrikler…