Çok uluslu şirketlerde uzun yıllar çalıştıktan sonra hayallerinin peşinden gitmeyi seçen iki kuzenin markası olan ELA Sisters kısa sürede ürünlerini tüm dünyaya satan bir marka haline gelmeyi başardı. ELA Sisters’ın başarı öyküsünü kurucusu Ayşegül Turhan’dan dinledik…


ELA Sisters, iki kuzenin hayallerinden yola çıkarak temellerini attığı bir marka olarak doğdu. Elif ve Ayşegül Turhan kendi ifadeleriyle birbirlerine kardeş kadar yakınlar… Her ikisi de uzun yıllar uluslararası şirketlerde çalıştıktan sonra edindikleri deneyimlerinden de faydalanarak Ela Sisters’ı hayata geçirmeye karar vermişler. Kısa sürede ünü Türkiye’ye yayılan markanın en büyük hedefi ise aynı başarıyı yurt dışına da taşımak…
Gentleman: Öncelikle sizi biraz tanıyarak başlayalım kendinizden bahseder misiniz?
Ayşegül Turhan: Her ikimiz de İstanbul’da doğup büyüdük, kardeş kadar yakın iki kuzeniz, bir süredir de beraber yaşıyoruz. İkimizde uzunca yıllar çok uluslu şirketlerde çalıştık, Elif finans tarafında ben ise reklam. Bunun yanı sıra Elif moda ve seyahat üzerine blog yazarlığı yaparken ben de styling üzerine eğitimler aldım. Artık hazır olduğumuzu hissettiğimiz ve hayallerimizi daha fazla ertelemek istemediğimizi anladığımız noktada ise ELA Sisters’ı kurmaya karar verdik.


G: Elasisters’in hikayesi nasıl başladı? İşinizi ve markanızı bizlere anlatır mısınız?
A.T: Bir gün kendi markamızı kurmak ve bu markayı bir dünya markasına dönüştürmek ikimizin de en büyük hedeflerinden biriydi. Bundan iki yıl kadar önce bu hedefe ulaşmak için ilk adımı attık ve ELA Sisters’ı kurduk. ELA Sisters’ı ilk günden itibaren herbiri kendi alanında en iyi Türk tasarımcılar ile iş birliği yapan bir pazar yeri olarak tasarladık. Hayalimiz, Türkiye’de Türk tasarımcılar ile başlayan bu yolculuğumuzu tüm dünyaya taşımaktı. Şu an için Amerika ve Balkan ülkelerinde aktif olarak bulunuyoruz sırada diğer ülkeler var.
G: Modern ve şık tasarımlarınızla moda sektörüne damga vurdunuz, bize biraz tasarımlarınızdan ve kullandığınız kumaşlardan bahseden misiniz?
A.T: Bizim için tasarımlarımızın zamansız parçalardan oluşması bununla birlikte ulaşılabilir olması ve genel anlamda trendleri takip eden bir marka olmak önemli. Ayrıca, sürdürülebilirlik, olabildiğince doğal ve yerel kumaşlar kullanmak olmazsa olmazlarımızdan.
G: Müşteri profilinizi kimler oluşturuyor?
A.T: Öncelikle biz online satış yapan bir marka olduğumuz için sadece Türkiye değil dünyanın her yerine ürünlerimizi ulaştırabiliyoruz. Bu çok kuvvetli ve önemli bir avantaj; sadece coğrafi olarak değil aynı zamanda müşteri profilimizi iyi analiz edebilecek datayı elimizde bulundurabilmemiz açısından da. Yaptığımız analizler bize enteresan sonuçlar verebiliyor, genel olarak tarif etmek gerekirse; 2021’de Türkiye özelinde yaptığımız satışların yüzde 40’ı İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’dan, kalan yüzde 60’ı ise diğer şehirlerimizden gelmekte. Yaş ortalaması ise oldukça geniş; 25-50 yaş arası geniş bir kitleye hitap etmekteyiz… ELA Kadınını bize tarif edin derseniz kendine güvenen, güçlü, modayı takip eden, stil sahibi, şehirli kadınlar diyebiliriz.
G: Markanız 2021’yi nasıl noktaladı, 2022’den neler bekliyorsunuz?
A.T: Hem pandemi hem de ekonomik koşullar sebebiyle 2021 herkes için farklı ve zor bir yıl oldu. Uzun vadeli hedefler üzerinde çalışırken zaman zaman neredeyse anlık kararlar almamız gerekti. Henüz yolun başlarında olduğumuz için birçok kurumsal markaya göre bu kararları hızlıca almak ve aksiyona geçebilmek bizim için kolay oldu. Bu sayede belirsizlik ve durgunluk yaşanan bir dönemde hızlı bir şekilde büyümeyi başarabildik. Tabi bizim 2021’i başarılı bir şekilde kapatabilmemizde, genel anlamda E-Ticaretin dünya çapında büyümesinin de rolü büyük.
G: 2022 yılında gerçekleştirmeyi planladığınız projeleriniz olacak mı?
A.T: Daha önceden de bahsettiğimiz gibi 2022 ve sonrası için ELA Sisters’ı yurtdışında bilinen ve tanınan bir marka haline getirmek en büyük hedefimiz, bunu gerçekleştirmek için birçok farklı proje üzerinde çalışıyoruz ve çok da heyecanlıyız fakat şimdilik daha fazla ayrıntı vermeyelim (gülüyor).
G: Pandemi sürecinde birçok sektör çok zorlu süreçlerden geçti. Moda sektörü bu süreçten nasıl etkilendi?
A.T: Pandemi döneminde hem alışkanlıklarımız hem de tercihlerimiz değişmek zorunda kaldı. Tüm alanlarda arz ihtiyaç ve talebe göre şekillendi… Evlere kapandığımız bu süreçte moda tarafında gösterişli parçaların yerine daha sakin, basit, konfor ve rahatlığın ön planda olduğu koleksiyonlar ön plana çıktı. Maske gibi farklı aksesuarlar da farklı tasarımlarla hayatımıza girmiş oldu… Bunun yanı sıra bu dönemde küçülmek hatta kapanmak zorunda kalan birçok moda markası da oldu malesef. Ancak, dijital dünyaya yakın, hızlı aksiyon alabilen, kriz içinde kendine fırsatlar yaratabilen markalar fazla zarar görmeden hatta daha da büyüyerek atlattılar bu dönemi.
G: 2022 trendlerine de biraz değinecek olursak, bu sene neler ön planda olacak?
A.T: Öncelikle 2022’de de son 1.5 sene de alıştığımız rahat ve konforlu parçaları daha sık görüyor olacağız. Spor ve şıklığın harmanlandığı sokak stilleri, aksesuarlarla farklılaştırılmış zamansız parçalar yine hayatımızda olacak. Turuncunun tonları, animal print desenler, mini etekler, blazer ceketler de 2022 trendleri arasında yerini alacak.
G: Biraz da iş dışındaki vakitlerinizde neler yaptığınızı soralım…
A.T: İş vaktimizin büyük bir bölümünü alıyor aslında, gerçekten çok fazla çalışıyoruz. Eskiden seyahat etmeyi çok severdik, hala da çok seviyoruz ancak, günümüz şartlarında bu malesef pek mümkün olmuyor. Kalan zamanımızı genelde spor yaparak, aile ve arkadaşlarımızla vakit geçirerek değerlendiriyoruz.
G: Sizi en çok etkileyen modacı kim diye sorsak?
A.T: Bunu söylemek zor ama tek bir şansımız var ise Chanel olurdu heralde.
G: Türkiye bir üretim üssü olmasına rağmen dünyaca ünlü bir moda markası çıkarma konusunda eksiklikler yaşıyor. Bu konuda sizin düşüncelerinizi de sormak isteriz.
A.T: Bize göre güçlü bir marka oluşturabilmek için öncelikle özgün olmak, bunu özgür ve cesurca ortaya koyabilmek gerek. Ayrıca bu uzun bir süreç, sabırlı olmak gerek. Biz Türkler ticari ve ekonomik kaygılar ile birlikte daha sonuç odaklı davranıyoruz. Bu yüzden kaslarımız üretim tarafında bir marka yaratmaya kıyasla çok daha fazla gelişmiş durumda.