Kırkıncıoğlu Grup A.Ş.’nin dördüncü kuşak temsilcilerinden Abdullah Kırkıncıoğlu grup şirketlerinin faaliyetlerini ve kendi markası ‘Shelton’un öyküsünü Gentleman okurlarına anlattı.
Abdullah Kırkıncıoğlu… O, Kırkıncıoğlu Grup A.Ş.’nin dördüncü kuşak temsilcilerinden… İnşaat, perakende, mağazacılık gibi birden fazla sektörde faaliyet gösteren Kırkıncıoğlu Grup dışında Abdullah Bey kendi oluşturduğu ‘Shelton’ markası üzerinden de faaliyetlerine devam ediyor. Bu ay Ankara’da konuğu olduğumuz Abdullah Kırkıncıoğlu ile Shelton markasını, grup şirketlerinin faaliyetlerini ve hobilerini konuştuk…
Gentleman: Abdullah Bey, Shelton sizin kendi kurduğunuz bir şirket ancak siz aynı zamanda aile şirketiniz olan Kırkıncıoğlu Grup A.Ş.’nin de 4’üncü kuşak temsilcisisiniz. Bu durum sektöre girişinizde etkili oldu mu? Hem kendinizden hem ailenizden bahsedebilir misiniz bizlere?
Abdullah Kırkıncıoğlu: Şirketimiz dedemin babası tarafından 1942 yılında ‘Kırkıncıoğlu Grup A.Ş.’ adı ile kurulmuş. Ben de aslında şirketimizin 4’üncü kuşaktan temsilcisiyim. Şu anda Kırkıncıoğlu Grup olarak inşaat, perakende, mağazacılık gibi birden fazla sektörde faaliyet gösteriyoruz ancak ben kendi kurmuş olduğum ‘Shelton’ markası üzerinden faaliyetlerime devam ediyorum.



G: Shelton’ın kuruluşu ne zaman dayanıyor ve bu alanda bir şirket kurmak nereden aklınıza geldi?
A.K: Shelton, 2016 yılında kuruldu. Ailem inşaat işi ile de uğraştığı için inşaat işleri ve emlak yatırımlarından anladığımı söyleyebilirim. Emlak yatırımlarına ilk defa Enda Konakları ile -ki Shelton’ın alt marklarından biridir- bu işe girdik. Daha öncesinde yine markasız olarak konut işleri ile uğraşıyordum sonrasında Shelton serüvenimiz başladı. Şu anda Ankara’da iki ve Bodrum’da olmak üzere üç mevcut projemiz ile yatırımlarımıza devam ediyoruz.

G: Bilmeyenler için Ankara’daki konumuzu tam olarak tarif edebilir misiniz?
A.K: Ankara’da İncek ile Gölbaşı arasında yer alan Nesip Aydın Koleji’nin hemen yanında, önceden yaptığımız Enda Konakları’nın yakınındaki bu bölgenin adı aslında Atakent olarak geçiyor, burada yer almaktayız. Bölgede ve Ankara’da markalı villa konut projesini üreten ilk marka biziz.
G: Yurtdışı yatırımlarınız var mı?
A.K: Evet, yurtdışı yatırımımız da var. Amerika Los Angeles’da 16 dükkanın yer aldığı bir Alışveriş Merkezi yatırımımız bulunmakta.
G: Böyle bir yatırım yapmak nereden aklınıza geldi?
A.K: 2018 yılında yaşanan döviz krizi sürecinde Türkiye’de yatırım olanaklarının durağanlaşmasından dolayı Amerika’da yatırım fırsatlarını değerlendirmeye başladım. Aslında ticari gayrimenkul yatırımı yapmak aklımda hiç yoktu ama o an bunu bir fırsat olarak gördüm ve 2018 yılında satın aldım şu anda da kira geliri olarak bize katkı sağlıyor.
G: Sık sık yurt dışı seyahatine çıkar mısınız? Eğer çıkıyorsanız nelerden hoşlanırsınız?
A.K: Çok gezerim ve gezmeyi de çok severim. Gittiğim yerlerde önceliğim o ülkenin veya şehrin doğal yapısı. Bu sebeple Afrika’da birkaç ülkeye gitme fırsatım oldu ve safari, doğa gezisi gibi aktivitelerde bulundum ama hayatımda ABD ve ABD kültürünün çok önemli yeri var. Şu ana kadar 12, 13 eyaletini gezdiğimi söyleyebilirim.
G: O zaman siz Miami’ci mi yoksa New York’çu musunuz?
A.K: Her ikisi de değil, ben tam bir Los Angeles’cıyım. Çünkü Los Angeles kültürünün bana daha yakın olduğunu düşünüyorum.
G: Tekrar ailenize dönersek, kaç kardeşsiniz?
A.K: Biz 3 kardeşiz. Diğer iki kardeşim İstanbul’da okuyor. Birisi mühendislik, diğeri işletme bölümünde öğrenci.
G: Peki ailenizin şirketini de göz önüne alırsak, size hiç ‘Niye kendi şirketini kuruyorsun burada kurulu bir düzen var’ gibi telkinlerde bulundular mı?
A.K: Evet, aslında bulundular. Aile bağlarım da çok iyidir, birbirimizi dinler ve sayarız. Ama özgürlükçü bir yapım var, yay burcuyum. Kısıtlanmak beni zorluyor.
G: Son zamanlarda konut fiyatları arttığını görüyoruz. Sizin satış yaptığınız projelerde dahi son birkaç yıl içerisinde fiyatlar iki katına kadar çıktı. Sizce bu durum talepleri nasıl etkiledi?
A.K: Konut fiyatlarındaki artışla müşteride şöyle bir talep oluşuyor. Müşteri fiyatları biraz daha geriden takip ediyor. Düşer veya çıkar derken parasının durumunu iyi değerlendiriyor ancak sonradan karar verdiği için zarar eden taraf müşteri oluyor. Bizim tarafımızda da şöyle bir sıkıntı var. İnşaat ham madde fiyatlarındaki küresel artıştan dolayı mevcut maliyetler ile yeniden inşaat yapmak da çok zor. Bu sebeple fiyatların geri gelmediği gibi tüketicinin de geliri artmadığı için şu anda pazarda çok ciddi bir daralma var.
G: Bir emlak krizini ön görüyor musunuz?
A.K: Stok olmadığı için şu an için bunu söyleyemem ama eğer fazla stok olsaydı ve gelir eşitsizliğinin arttığını da düşünürsek bir emlak krizi patlayabilirdi. Bunun yanında aslında lüks segmentte müşteri sıkıntısı yok bile diyebiliriz.
G: Bu projeyi gerçekleştirmenizin sebebi bu mu?
A.K: Evet, etkisi var ama asıl sebep bodrumda sürdürülebilir bir yaşamın olmadığını gözlemiş olmam. Çok pahalı ve farklı ürünler birbiri üstüne gelip ana malzeme maliyetlerini artırdığı için insanların bunu sürdürmesi mümkün değil. Örneğin aidatların çok yüksek olması insanların yalnızca iki ay kullandıkları mülklere ok iki ay ödeme yapıyor olmasını mantıksız buluyorum. Dolayısıyla bu ve benzeri gerekçelerde bizi motive etti diyebilirim.
G: Bodrum’daki en lüks projelerinin aidatlarına göz atmışsınızdır mutlaka… O konuda düşünceniz?
A.K: 20 bin ila 40 bin lira arası ve bu oldukça fazla, biz dediğim gibi bunun tam tersini planlıyoruz. Daha sürdürülebilir, daha minimal ama tam bir yaşam merkezi deneyimi sunan, kendi içinde yaşayan ve sürdürülebilir olan bir proje.
G: Bodrum’un giderek artan nüfusu ve doğal olarak enerji kaynaklarının yetersiz kalacağı tartışmalarını da göz önüne alırsak eleştirilebileceğinizi düşünüyor musunuz?
A.K: Aslında eleştirilere açığım ve insanlara bu konuda hak da veriyorum ama benim hedeflediğim satış kitlesi ağırlıklı olarak beyaz yakalılar ve onların büyük şehirleri terk etme eğiliminde olduğunu görüyorum. Şehirden ayrılma aksiyonu aldıklarında bizim projemizin onları çekeceğini umuyorum çünkü yaptığımız projede A’dan Z’ye insanların tüm ihtiyaçlarını giderebilecekleri, marketinden kahvecisine kadar her şeyi içeren ve bu olanakların diğer mevcut projelere kıyasla pahalı olmayan bir alan sunuyor. Yapılan bir araştırmaya göre beyaz yakalılarda insanların işten ayrılmalarının sebepleri arasında ağırlıklı olarak ailelerine vakit ayıramadıkları ortaya çıkmış. Biz de tam olarak kişilerin ailelerine vakit ayırabileceği bir yaşam alanı sunuyoruz.
G: Projenin içeriğinde ne kadar konut mevcut ve bu konutların yapımı ne kadar sürecek?
A.K: 400 ünite ile açılışı yapmayı planlıyoruz ve bunun için belirlediğimiz süre iki yıl kadar yani 2025 yılında konutları teslim edeceğiz.
G: Peki metrekare fiyatları belli mi peki ?
A.K: Şu an hala araştırma içerisindeyiz ama Bodrum’daki diğer projeler için rekabetçi bir fiyat olacağını söyleyebilirim. Bu konuda farklı olduğumuzu ve ulaşılabilir lüks için piyasada bir örnek teşkil edeceğimizi düşünüyorum.
G: Anladığımız kadarıyla Bodrum’a bambaşka bir bakış açısı getireceksiniz ve sizden sonra da sizi takip eden projeler başlayacak. Projenizle hedef kitlenizin beyaz yakalılar olduğunu söylediniz fakat projenizin aynı zamanda yatırımcılar için de bir fırsat oluşturduğunu söyleyebilir miyiz?
A.K: Ankara’da yaptığımız iş de markalı bir proje olmamasına rağmen rezidans konforunda villa yaparak aidat yükünün minimum düzeye indiği bir yaşam alanını insanlara deneyimlettik aynısı Bodrum için de geçerli. Kişiler hem maliyeti düşük bir konfor hem de yatırım fırsatı yakalayacak. Bodrum’da en avantajlı özelliğimiz sistemin kişilerin dairesini istedikleri zamanlarda kiraya verecek içeride aktif çalışan bir sistemi olması. Devamlı olarak kullanmadığınız aylarda dışarıdan bir hizmete gerek kalmaksızın kiraya verebileceğiniz için aslında müşterinin de aktif bir projesi olmuş olacak.
G: Proje’nin konumu denize uzak. Bunun için ne gibi alternatifler ürettiniz?
A.K: Denize uzağız evet ama projenin kendine ait shuttle’ları ile servis sağlıyoruz. Milas-Bodrum havaalanına 15 dakika ulaşım mesafesinde. Bodrum merkeze 15 dakika uzaklıkta. Dolayısıyla şehrin tam ortasında yer alıyor diyebiliriz. Ayrıca Milas Kuş Cenneti gibi birçok doğal alanın yakınında yer alıyor. Arkamız Adabükü Koyu, Bodrum’un en iyi otellerinden biri olan Le Meridien’e de komşuyuz. Ama bizim projemizin dediğimiz gibi en önemli özelliği yaşayan bir proje olması. İçeride 5 farklı dalga ve kum plajlarının, eğlence merkezlerinin, marketlerin ve şık bir restoranın olduğu kısacası insanların içeriden çıkmasına gerek kalmadan birçok işini gördüğü güvenlikli bir yaşam alanı sunuyoruz.
G: Proje içerisinde otel de yer alacak mı?
A.K: Bahsettiğimiz gibi rezidanslara tamamen kiralama hizmeti veren bir yönetim servisi olacak. Kişilerin misafirleri geldiği zaman kalmaları için gerekli oda hizmetini de sunuyor olacağız.
G: Bodrum için gelecek projeleriniz var mı?
A.K: Aslında hazırlandığımız birkaç yer daha var. Bunlar Bodrum ve İstanbul’da. Kısa sürede bu projelerde netleşecektir.
G: Biraz iş dışına çıkalım. Bildiğimiz kadarı ile otomobiller ile aranız iyi. Favori modelleriniz ve markanız var mı?
A.K: Evet aslında klasik model arabalara karşı ilgim olduğunu söyleyebilirim. Onun haricinde çocukluğumdan beri ilgimi çeken bazı model ve markalar da mevcut ki ne model çıkartırsa çıkartsın beğeniyorum. Örnek olarak Rolls-Royce diyebilirim.
G: Lüks sizce nedir?
A.K: Lüks bence ego tatminidir. Bastırılmış duyguların da karşılığı olabilir ama kendini beğenme ile ilgili ve ihtiyaçlar hiyerarşisinde de yer alan, ait olma ve beğenilme hissi… Bu kimi zaman otomobil, kimi zaman kıyafet, saat gibi ürünlerle tanımlanabilir.
G: Karşıdan size doğru gelen bir kişi olduğunu varsayalım. İlk ne dikkatinizi çeker?
A.K: Sanırım kemerine bakarım. Örneğin saat için artık belirli markaları kullanmak sanki bir zorunlulukmuş gibi bir hava var ve herkes tarafından kullanıldığı için de oradan kişi hakkında çıkarım yapmak zor. Ancak kemer için aynısının geçerli olduğunu sanmıyorum. Bu yüzden kemer dikkatimi çeker. Aslında belli markaların dışardan anlaşılması ve belli mesaj vermesi, duruş sağlamasını normal karşılıyorum. Burada ana fikrim şu, bu ürünler tanıtımı hızlandıran ürünler. Ben özellikle genç yaşımda iş hayatına girdiğimden dolayı durduğum yerde kendimi izah etme kabiliyetine sahip olamadığım durumlar olabiliyor. Ama araba, saat, kemer vb. bu işi hızlandırıyor.
G: Kaç yaşındasınız ?
A.K: 34.
G: Aşık olduğunuz şehir neresidir diye sorsak ?
A.K: Aşık olduğum bir şehir vardır diyemem. Ancak ben düzenli şehirleri çok seviyorum bu sebeple aşık olduğum değil ama beğendiğim bir şehir olarak san Diego’yu söyleyebilirim.
G: Bir gününüz nasıl geçiyor?
A.K: Hafta içi her gün iki gün boks üç gün fitness olmak üzere kişisel antrenörüm eşliğinde spor yaparım. Hafta sonları genellikle şehir dışında olduğum için çok bir aktiviteye zamanım kalmıyor. Normal bir iş günümde öncelikle satış ve pazarlama ekipleri ile ayrı ayrı görüşmelerim oluyor daha sonra şirketimizin genel müdürü ile işlerin üstünden geçiyoruz. Şu an da inşaat grubunda yaklaşık 400 kişi çalışıyor. Hepsi ile rutin görüşmelerimi yaptıktan sonra işlerimi öğlene kadar toparlıyorum varsa bir öğleme yemeği toplantımız ona katılıyorum. Sonrasında saha gezisi ve yeni projeler için toplantılar gerçekleştiriyoruz. Bu şekilde aslında rutin geçen bir günüm var diyebilirim.
G: Sanat ile ilgili misiniz?
A.K: Aslında sanattan çok anladığımı düşünmüyorum. Elbette eserlerini bildiğim bazı sanatçılar var ancak sıkı bir sanat takipçisiyim diyemem.
G: Başka hobileriniz var mı?
A.K: Profesyonel olarak kayak sporu ile uğraşıyorum. Kışın her hafta sonu mutlaka vakit ayırırım. Çok sıkı bir dizi ve film izleyişiyimdir. Film ve dizilerde de favorim bilim kurgu ile ilgili olanlardır.