Şehirli Kovboy

Deri kabanlar, jean gömlekler, metal tokalar, western çizmeler ve büyük, deri şapkalar. Aktör Gıuseppe Zeno’nun yorumu ile yeni trendler ve Gentleman röportajında göreceğiniz zamansız yaşam tarzı. 

Cesur, dürüst, hayalperest ve başına buyruk. Giuseppe Zeno ünlü Western sembollerinin sahip oldukları bu özellikleri ve daha fazlasını taşıyor. Napoli ile Vibo Marina arasında büyüyen Zeno dediğine göre, yapmak istediği birden fazla meslek olduğu için aktör olmayı seçmiş. “Oyunculuk bana hepsini tatma fırsatı veriyor”. Güzel meslektaşı Margareth Madè ile evli ve iki kız (biri üç yaşında, diğeri ise üç aylık) babası olan Zeno, yer aldığı Yunan tragedyalarından İtalyan komedyalarına, Shakespeare’den Stefano Reali’nin yazıp yönettiği güncel Faust’a dek birçok eserle İtalyan tiyatrosunda önemli bir referans noktası haline geldi.  Geniş kitlelerce tanınması ise elbette televizyon dizileri ile oldu. Bunca işin arasında Gentleman için şehirli bir kovboya dönüşerek moda sayfalarında yer almayı kabul etti. Western tarzındaki on baş yapıtı farklı kombinlerle yorumlayan sayfalarda kendi yaşamından kesitler de bulacaksınız. 

Gentleman. Öncelikle kadın – erkek ilişkisinin ön planda olduğu Jeremiah Johnson ile başlayalım: Siz bu ilişkiyi nasıl yaşıyorsunuz? 

Giuseppe Zeno. Kendi yaşam tecrübemde, filmden çok farklı olarak, ben bu ilişkiyi avutucu olarak görüyorum. Dünyaya geldiğimizde temelde çıplak, yalnız ve bir hiçliğin ortasında oluyoruz. Bize yaşamı o anda yalnızca bir kadın sunuyor. İlk beslenme kaynağımız annemizin göğsü oluyor. Şöyle söyleyebilirim, erkekler en başından itibaren, kaçınılmaz olarak dişi figüre bağlı yaşıyor. 

G. Bir başka klasik olan Kahraman Şerif’e geçelim. Filmin teması, belki de asla şimdiki kadar gündemde olmayan yalnızlık…

G.Z. Filmde gösterilen, Gary Cooper’ın oynadığı Şerif Will Cane’in yalnızlığı ki yalnız olmayı kendisi seçiyor. Bu dönemde, bizim yalnızlığımız ise çok başka. Ben bundan dolayı kendimi hiç kötü hissetmedim, ancak daha hassas insanlarda gördüğüm şey korku yüzünden dışarı çıkmadıkça, beş dakikalık bir telefon görüşmesinden dahi çekinir oldukları. Maalesef günümüzde asıl mesele korku. Tek bir akşam yemeği bile bizi şüpheye düşürür oldu. 

G. İronik Küçük Dev Adam ile devam edelim. 121 yaşındaki bir ihtiyara dönüşen Dustin Hoffman’da kendisinden geriye ne kalıyor?

G.Z.  O ironi benim de yakından tanıdığım bir şey. Ancak ben oto-ironi ile uğraşmak durumunda kalmıştım. Hayatımın bir döneminde ne özel ne de iş yaşantımda kendimi bu kadar ciddiye almamam gerektiğini öğrendim. 

G. Son Mohikan’da yine güncel bir konu vardı, kaynakları sorumsuzca tüketmek…

G.Z. Son yıllarda gezegenimize yaptıklarımız ortada. Ona gereken özeni göstermedik ve hala da göstermiyoruz. Roma’da dahi henüz atıkları ayrıştırma aşamasına gelemedik. Ben kendi sınırlı çevremde elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Eşimle büyük fedakârlıklar yaparak Sicilya’da bir zeytinlik aldık; en büyük dileğimiz bir gün onu kirlenmemiş bir şekilde kızlarımıza bırakabilmek. 

G. Görülüyor ki oldukça gelişmiş bir aidiyet duygunuz var. Bu da bana bir başka Western klasiği olan Vahşi Belde’yi hatırlatıyor.

G.Z. Aidiyet, bağlılık her zaman beslemeye çalıştığım duygular. Bunun tutarlı olmakla da ilgisi var. Örneğin zeytin ağaçlarına dönecek olursak, onlara bağlı kalmalıyım, bakımlarını yapmalıyım. 

G. Ancak dünyada intikam diye de bir şey var, tıpkı Cehennemden Dönüş’te ustalıkla anlatıldığı gibi…

G.Z. İntikamcı bir insan değilim ama unutmam da. İntikam, tıpkı diğer tüm duygular gibi, insanın içinde var. Ancak öyle bir an geliyor ki boş veriyorsunuz. Böyle söylüyorum ama eşime ya da kızlarıma zarar verecek bir davranış karşısında ne yaparım bilemiyorum. 

G. Siz de Tarantino’nun Nefret Sekizlisi filmindeki gibi en güçlünün kurallarının geçerli olduğu bir dünyada yaşadığımızı düşünüyor musunuz?

G.Z. Şu anki toplumda güç yerini iktidar hırsına bıraktı. Kuvvetli ilişkileri olanlara, daha kurnaz olanlara. 

G. Sergio Leone’nin Bir Zamanlar Batıda’sındaki gibi cenneti arama temasına geçsek?

G.Z. Ben dünya üzerindeki cenneti ailemde buldum. Eşim birlikteyken tamamen kendim olabildiğim tek insan. Kızlarımız da sahip olduğumuz en güzel varlıklar. 

G. Coen kardeşlerin 2018 yapımı Western filmi The Ballad of Buster Scruggs adlı filminde sözlü geleneklerin önemi anlatılıyordu. Sizce de onları unuttuk mu?

G.Z. Akıllı çalışma, akıllı telefon, akıllı bilmem ne çağında yaşıyoruz. Elimizden yavaşlığı aldılar ve bu da yaratıcılığı öldürüyor. Kültür, bilgi, merak ve bunları derinden kavrayabilmek için gereken zaman bizi kurtaracak olan şeyler. Kızlarıma da bunu öğreteceğim. 

G. Son filmimiz Oscar ödüllü yönetmen George Roy Hill’in Robert Redford ve Paul Newman ile çevirdiği Butch Cassidy. 

G.Z. Buradaki temalar anti-konformizm ve özgürlük. Çok ciddi bir anti-konformist olduğumu söyleyemem. Ancak özgürlük benim için vazgeçilmez. “Benim özgürlüğüm sizinkinin başladığı yerde biter”, diyordu, Martin Luther King. Bunu esas almaya çalışıyorum ve özgürlüğü kendim olmamı sağlayan bir şey olarak görüyorum.