Şehrin Kalbinde Fransız Stili Sofitel Istanbul Taksim

Dünya genelinde 47 ülkede 120’den fazla oteli bulunan Sofitel, Türkiye’deki ilk otelini ise 3 yıl evvel Taksim’de açmıştı. Fransız ruhunu detaylarına yansıtarak misafirlerine özel deneyimler yaşatan markanın Türkiye yolculuğunu otelin genel müdürü Soner Metin anlattı…

İlk uluslararası Fransız lüks otel markası olarak 1964 yılında kapılarını açan Sofitel, bugün 47 ülkede 120’yi aşkın oteliyle misafirlerine hizmet vermeyi sürdürüyor… 2019 yılında Accor Grubu’nun amiral gemilerinden biri olarak, otelin Türkiye yatırımcısı Tuna Ofis Ev Mobilyaları ile birlikte Taksim’de de hayata geçirilen Sofitel, şehrin kalbindeki konumu, metrekare bazında geniş ve Fransız stilini yansıtan odalarıyla misafirlerine çok özel bir deneyim vadediyor…

Gentleman: Sofitel markasıyla buluşma hikayenizi dinleyerek başlayalım. 

Soner Metin: Otelimizin yatırımcısı Tuna Ofis Ev Mobilyaları A.Ş.’nin uluslararası otel zincirleriyle olan görüşme sürecinde Accor Grubu yetkililerinin önerisiyle Türkiye’ye henüz giriş yapmamış bir Fransız markası olan Sofitel dikkatimizi çekti. Otelin lokasyonu, hizmet verdiği lüks segment, benimsediği motto ile yapılmak istenen yatırımı karşılayan bir marka oldu. Fransız kültür ve geleneklerine aşina bir profesyonel olarak, Accor’un amiral gemisi sayılan Fransız Sofitel markasının ülkemizdeki ilk otelini açma ayrıcalığı benim için de çok özel bir anlam taşıyor. 

G: Sofitel’i biraz bizlere anlatır mısınız, marka nasıl doğmuş? 

S.M: Sofitel 1964 yılında ilk otelini açıyor ve dünyanın ilk uluslararası Fransız lüks otel markası olarak hikayesine başlıyor. Günümüze baktığımızda ise yerel kültürün ruhundan esinlenen, neşe dolu ve tasasız Fransız ruhunu detaylarına yansıtarak misafirlerine olağanüstü deneyimler yaşatan bir marka olarak yolculuğuna devam etmekte. Dünya genelinde 47 ülkede yer alan ve 120’den fazla oteli bulunan marka, sıradışı kültürel etkinliklerden tutun eğlence dolu yeme içme deneyimlerine, geniş bir yelpazeye yayılan sağlık ve güzellik ritüellerinden, gözalıcı derecede şık tasarım anlayışına kadar tam anlamıyla Fransız ruhunu yansıtıyor. Paris, Londra, New York, Sidney gibi hareketli şehirlerin kalbinde, Fas, Mısır, Fransız Polinezyası ve Tayland gibi ülkelerin sakin kırsal bölgelerinde hizmet çeşitliliği sağlayan markaya ait otellerin ortak noktası, misafirlerini hayatın tadını çıkarmaya ve hayatı bir Fransız gibi yaşamaya davet ediyor olması. Sofitel’in, merkezi Fransa’da bulunan, Raffles, Fairmont, Swissotel gibi çok sayıda lüks oteli bünyesinde barındıran dünyanın en büyük otel gruplarından Accor güvencesiyle hizmet veriyor oluşu ise ziyaretçilerinde güven algısını pekiştiren önemli bir unsur.  Bizler de Sofitel İstanbul Taksim olarak, markanın globaldeki kimliğiyle profesyonel anlayışımızı birleştirerek Türkiye’deki ilk Sofitel’in ilham verici hikayesini yaratmak için çalışmaya devam ediyor ve bunu tüm misafirlerimize hissettirmek istiyoruz. 

G: Bize Sofitel Taksim’den bahseder misiniz? Hangi detayları ile Istanbul’a değer katıyor? 

S.M: Sofitel Taksim, şehrin kalbindeki konumu, metrekare bazında geniş, şehir ya da muhteşem boğaz manzaralı Fransız stilini yansıtan odaları, her ayrıntısıyla ilham veren dekorasyonu, Tuna Ofis imzası taşıyan, şıklık ile tasarımı bir noktada buluşturan mobilyaları ve ziyaretçilerine birbirinden farklı deneyimler yaşatmaya yönelik yeme – içme / Spa – Fitness alanlarıyla oldukça etkileyici bir otel. 169 oda ve 34 suit olmak üzere birbirinden çeşitli misafir taleplerine karşılık verebilecek düzeyde toplam 203 odamızla hizmet vermekteyiz. Ayrıca kurumsal misafirlerimiz için dört adet tam kapasiteli toplantı odamız ve düğün, nişan gibi özel etkinlikler için kullanılabilecek  iki adet balo salonumuz mevcut. Ziyaretçilerimize şehrin kalbinde, yerel kültür ile Fransız kültürünün keyifli birleşimini yansıtan, sanat algısı ve ışıltılı detaylarıyla öne çıkan bir otel olarak hizmet vermeyi vaadediyoruz.  Konum olarak, efsane Maksim Gazinosu ve Majik Sineması’nın yer aldığı alan üzerinde bulunmaktayız. İstanbul’u İstanbul yapan bir lokasyon ve bu denli ikonik bir kültürün bulunduğu noktada yer almak nostaljik tarafımızı öne çıkartan ve bizi farklılaştıran bir başka nokta, zira otel içeridesindeki ufak detaylarda da bu nostaljik ruhu yansıtmayı ihmal etmiyoruz. Ayrıca misafirlerimizin terasında muhteşem bir manzara eşliğinde yemek yiyebileceği The Oven Brasserie & Terrace, zengin kahvaltı menüsü içeriğiyle La Table Restaurant ve günün tatlı molaları için uğrak noktası olacak Cakebox Patisserie ile otelimize ve İstanbul’a değer katan bir cazibe merkezi olmak en önemli hedefimiz.

G: Hangi mimarlara çalıştınız?

S.M: Ruhsat projemizi Prf. Dr.Mehmet Alper (TURES Mimarlık) hazırladı. Danışmanlık sürecini ise Toner Mimarlıktan Mustafa Toner üstlendi. Mekanın tasarımı konusunda gerek Tarihi Eser Koruma Kurulu kararları çevresinde gerekse modern mimarinin gereksinimlerini karşılayabilmek adına tasarımsal esneklikler gösterildi. Danışmanlık ve uygulama süreçlerinin ardında detaylı bir ekip çalışması barındıran projemiz, 50 bin metrekareye varan büyüklüğü ile bölgenin en büyük ve nitelikli yapıları arasında yer almaktadır.

G: Yeni işbirliklerinizden de bahseder misiniz?

S.M: Sofitel yurtdışı ülkeleri bazında bilinirliği ve müşteri sadakati oldukça yüksek olan bir marka. Türkiye’de de bu bilinirliği hem misafir memnuniyetimizi üst düzeyde tutarak hem de çeşitli iç – dış iletişim çalışmalarıyla sağlamamız gerektiğini düşünüyoruz. Bu sebeple iletişim faaliyetlerimiz için Diyalog Medya ile güzel bir ortaklık gerçekleştirdik ve temmuz ayı itibarıyla tüm iletişim çalışmalarımızı ajansımız ve pazarlama iletişimi departmanımız koordineli olarak yürütmeye başladılar. Diğer önemli iş ortağımız ise Şef Murat Bozok. Murat Bey, Sofitel İstanbul Taksim’e ait tüm yeme içme alanlarının koordinatör şefliğini yürütmekte. Kendisi, ekibimizin hazırladığı tüm menülere sıradışı yorumunu katarak gastronomi tarafında da gücümüze güç katıyor.  Bunun haricinde Sofitel Taksim olarak çeşitli marka ortaklıklarımız bulunuyor. Otelimizin her bir odasında bulunan ve lüks anlayışımıza birebir uyum sağlayan Hermes markası ürünleri, yakında yeni bir iş ortaklığına başlayacağımız Lanvin, Sofitel Spa & Fitness’da misafirlerimize kusursuz hizmetin tamamlayıcısı olarak sunduğumuz Valmont ve Lafann ürünleri bunlardan bir kaçı. 

G: Misafir profili açısından yerli-yabancı oranınız nasıl? 

S.M: Sofitel dünyada bilinirliği yüksek bir lüks otel markası, bu sebeple misafirlerimizin yüzde 95’i yabancı. Hedefimiz Sofitel İstanbul’u hizmet kalitesiyle, restoranları ve özel menüleriyle, Fransız yaşam sanatı ve Türk misafirperverliğini harmanlayan eşsiz kültürüyle yerli misafirlerimize de fark ettirmek.

G: Boş zamanlarınızda neler yapmayı seversiniz? 

S.M: Özellikle pandemik kısıtlamalarının hafiflediği 2021 Haziran ayından bugüne iş yoğunluğumuz ve doluluklarımız en üst seviyede. Bu sebeple, hafta sonunu kapsayan 2 yada 3 günlük seyahatlerle enerji depolamaya çalışıyorum. Eşimle birlikte yurt içi ve yurt dışı geziler planlıyor, konakladığımız otel ve şehirlere ait notlar alarak güncel trendleri takip ediyorum.

G: Hobileriniz neler? 

S.M: Müzik dinlemek, her alanda teknolojik gelişmeleri takip etmek, dijitalin günlük yaşamımızın önemli bir parçası olması sebebiyle sosyal medya ve dijital pazarlama platformalarında, kişisel ve kurumsal bazdaki trendleri takip etmek hobilerim arasında. 

G: Biraz da tarzınızı bizlere anlatır mısınız? 

S.M: Sosyal ve özel hayatımda dengeleyici, kontrollü ve pozitif biri olduğumu söyleyebilirim. İş hayatında bizzat takip ettiğim iş ve projelerde mükemmeliyetçi bir yapım var. Otelcilikte bu özelliğin bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Ekonomi üzerine eğitim gördüm fakat hizmet sektöründe ilerlemek istedim. İyi ki öyle yapmışım, tüm zorluklarına ragmen sürekli gelişen ve dönüşen bir ortamda çalışmak beni her zaman dinamik tutuyor. Ekip olarak çalışırken hem bilgi ve tecrübelerimi paylaşmak hem de ekip arkadaşlarımdan yeni bir şeyler öğrenebiliyor olmak benim için çok kıymetli. Çok değer verdiğim iki kavram olan insan ve emeğin ön planda olduğu sektörlerden birinde ekip olarak çalışmak zorlukları olduğu kadar bir o kadar da keyif verici.

G: Son olarak eklemek istediklerinizi sorarak sohbetimizi noktalayalım? 

S.M: Turizm sektöründe herşey insan’ın etrafında dönüyor. Bu doğrultuda mesleğime bakış açım her zaman  “Şartlar ve koşullar ne olursa olsun her bir misafirin otelimizden güzel anılarla ayrılmasını sağla” mottosu etrafında şekilleniyor. Yalnızca birlikte çalıştığım ekiplere değil, turizm sektörüne gönül vermiş olan herkese bu doğrultuda davranış geliştirmelerini tavsiye ediyorum. Başarıya ulaşmanın yolu hem misafirlerin hem de çalışanların memnuniyetinden geçiyor.