Zafer anları

İnsanlık için büyük bir adım olan 20 Temmuz 1969, saat dünyası için de tarihi bir gündü. Astronotların kollarında taşıdıkları saatler, endüstrinin başrol oyuncularındandı. 

O an, tıpkı Apollo 11’in kumandanı Neil Armstrong’un da dediği gibi insanlık için büyük bir adım atılıyordu; 20 Temmuz 1969’da Ay yüzeyine iniş yapıldı. Yalnızca hislerimize hitap eden bir rüya değil, aynı zamanda bilim ve askeriye açısından da inanılmaz bir hedef gerçekleştirilmişti. 2019 yazında ellinci yıl dönümünü kutladığımız bu olay hakkında çok ama çok şey yazıldı, ancak bu tarihi yolculuğun saat endüstrisi için ne derece önemli olduğunu belki de pek az kişi bilir. Aya ayak basıldığı anda (tam olarak 20:17:40’ta, yani Armstrong’un kalkışından 6 saat sonra. Buzz Aldrin de o adımı 19 dakika sonra attı. Michael Collins ise yörüngede kalarak ana gemiyi kumanda etti) astronotların bileklerinde saat olarak Omega Speedmaster bulunuyordu. Daha doğrusu birer kronograf yer alıyordu; yani bağımsız bir şekilde durdurup başlatarak süre tutabilme özelliğine sahip saatler yer alıyordu. Çelik kasalı, elle kurmalı bu model, İsviçre’nin Bienne şehrinde bulunan firmanın (o dönem bağımsızdı, bugün ise Swatch Group’a ait) bir on yıl önce başarı ile piyasaya sunduğu bir saatti. 

Bu sonuçlara nasıl ulaşıldığını anlamak için bir adım geriye gitmek gerekiyor. İlk uzay keşif gezilerinden bu yana mekanik saatler (elektronik kuvars teknolojisinden önceki yıllar bunlar) sıklıkla astronotların kollarında görülüyordu. Genelde eski askeri pilot olan astronotlar farklı markalardan oluşan kendi kişisel saatlerini kullanıyorlardı. Ancak Ay’a iniş amaçlı Apollo misyonları başlayınca, Amerikan Uzay Dairesi astronotların tek bir saat kullanması gerektiğine karar verdi. Özellikle de uzay mekiğinin elektronik sisteminde bir arıza olması durumunda, kumanda aletlerinden bağımsız bir aracın, yani mekanik bir saatin astronotların güvenliğine yardımcı olacağı düşünülmüştü. Gerçekten de böylesi durumlar oluştu; bunun en ölümsüz örneği de Ron Award’un 1995 yapımı Apollo 13 adlı filmindeki unutulmaz “Houston, we have a problem” repliği ile hafızalarımıza kazındı. Rotayı sabitlemek için gereken kontrollü tahrik manevralarının süresi mekanik kronograf ile hesaplanmış, böylece mekikte oluşan bir arıza, saat yardımıyla çözülmüştü. 

Ay saati seçimi kesinlikle çok önemli bir işti, sponsor bulmak için yapılmıyordu, NASA’nın anlaşmalı oldukları da daha çok askeri modellerdi. Saatin, manyetizma, yerçekimi değişimleri, hız, ısı, darbeye dayanıklılık gibi birçok parametre için ciddi sertifikaları olması gerekiyordu. 

Karar verme süreci, piyasada o dönem yer alan en iyi kronografların anonim olarak satın alınması ile başladı. Testlerden en az zararla çıkan ve aynı zamanda en uygun fiyat ve bulunabilirlik özelliklerine sahip olan model, Omega Speedmaster oldu. Böylece bu saat, Ay keşif misyonlarının resmi saati haline geldi. Ancak, Apollo programının sonuna dek markanın ticari güç için görüntülerden yararlanmasına izin verilmedi. Bu durum Omega’ya özel olmakla beraber bugün Citizen Group’a ait olan, ancak o dönemlerde Made in USA etiketli Bulova gibi bazı markaları da kapsıyordu. Bulova’nın uzay dairesi ile teknik anlamda iş birliği Apollo misyonlarından çok daha önce başlamıştı. 1950’lerde Accutron (diyapazonlu ilk elektronik saat, dolayısıyla mekanik modellere göre daha üstün), mekiklerin kumanda merkezlerinde sıklıkla “regülatör” olarak yerini alıyordu. Ancak donatımda verilen Omega ile birlikte bir Bulova kronografının da uzay mekiğine taşındığı görülüyordu; tıpkı Temmuz 1971’de, Apollo 15’in komutanı David Scott’ın yaptığı gibi. Bulova, hem Ay yüzeyindeki resmi bayrak selamlama fotoğrafında, hem de Pasifik’e iniş yaptıktan sonra kurtarma botunda çekilen fotoğrafta Scott’ın bileğinde açıkça görülüyor. Yıllar sonra, 2015’de RR Auction müzayede evi, saati 50.000 dolardan başlayıp, 1,3 milyon dolar gibi rekor bir fiyata satınca o dönem yeniden mercek altına alındı. Bulova da bundan bir yıl sonra, bugün hala katalogda yer alan Lunar Pilot edisyonunu piyasaya sundu. 

Omega ise Ay’a ayak basılmasının 50. yıl dönümünün etkilerinden maksimum derecede faydalandı diyebiliriz. Yalnızca o dönemin orijinal Speedmaster’ını altın ve çelik versiyonlarda, koleksiyonculara, sınırlı sayıda üretim ile sunmakla kalmayıp, bir de bugün neredeyse doksan yaşındaki, Ay’a inen ikinci insan Buzz Aldrin’i bu kampanyanın elçisi olarak belirledi. Aldrin aslında mühendis ve askeri pilot olarak aldığı eğitime karşın, her zaman müthiş bir vizyoner olmuştur. Zira bir kez Ay’a gidildikten sonra sınırları Mars’a doğru zorlanan uzay yolculukları, onun rüyalarını süslemeye devam etmektedir.