Rekora koşan İskandinav

“Dış tasarımında yarattığı tatminkar hissiyatla sizi cömertçe kokpitine davet eden XC40’ın kapılarını açıp içeriye girdiğimizde “büyümüş de küçülmüş” fikri katlanarak devam ediyor…”

Bir itirafla başlayalım… Deneme sürüşlerine başlarken en yapmamaya çalıştığım şey marka önyargısıyla direksiyona oturmak. Her aracı sıfırdan sanki o markanın ilk ürünüymüş gibi ele almaya çalışıyorum. Çünkü devir değişiyor, markalar temel vaatlerini korumakla beraber araç karakterlerini güncelliyorlar ve son zamanlarda hiç beklenmedik markaların alışık olmadığımız dokunuşları ile karşılaşıyoruz. Ama bir de işin şu kısmı var ki, Sedan ya da Coupé otomobillere her zaman biraz daha sempati ile bakıyorum. SUV’lerin fonksiyon avantajları hepimiz kadar bana da malum olsa da ne zaman bu sınıftan bir araç deneyecek olsam içimden hayran kalmayacağımı da biliyor gibiyim. Bu durum Volvo XC40 deneyeceğim sabah da değişmedi. Ortaklar’ın sağladığı deneme sürüşünü gerçekleştirmek için Levent’teki Showroom’larına doğru yol alırken içinden farklı bir şey geçmiyordu. Test sürüşü öncesinde Ortaklar Otomotiv’in uzun zamandır tanıdığım sahibi Oya Küçükberber ile yaptığımız kahve sohbeti sırasında bana “alışkanlıklarını ve SUV segmentine bakış açını değiştirmeye hazır mısın?” diye sordu. Söyleyemedim tabii “Ben sürüş sonunda illa bir kulp bulurum” diye… İyi temenniler ile kısa bir tanıtım sonrası direksiyon başına geçtim. 

Tam karşıdan ve arkadan hangi marka olduğu çok net belli olan Volvo XC40, bir sürü detayda kendi imzasını atmaktan da geri durmamış. Midye kabuğu formundaki motor kaputu ve yukarı doğru daralan arka pencere Volvo XC40’ın sürpriz hareketlerinden. Bu pencere aslında başka markaların da çok kullandığı bir tasarım tekniği ve çok beğendiğimi söyleyemem. Ancak XC40’a farklı bir hava kattığını itiraf etmeliyim. Dış tasarımdan sorumlu Ian Kettle, amacının “robot gibi sağlam” görünen bir model tasarlamak olduğunu söylemiş. Gerçekten de küt burnu, kübik yapısı, alt kısmı çevreleyen siyah plastikleri ve sert bakışlarıyla Volvo XC40, tavizsiz bir dayanıklılık algısı oluşturuyor. Ön far grubu “Thor çekici” şekilli LED’lerle çok modern görünürken, tavana doğru çıkan arka stoplar da Volvo geleneklerinin güncel bir yorumu adeta.

Dış tasarımında yarattığı tatminkar hissiyatla sizi cömertçe kokpitine davet eden XC40’ın kapılarını açıp içeriye girdiğimizde “büyümüş de küçülmüş” fikri katlanarak devam ediyor. Burada da XC60 ve XC90 gibi yeni jenerasyon modellerde gördüğümüz karakteri büyük bir oranda yansıtan modelde multimedya ekran bölümüyle birlikte çok ufak değişimler var. Sürücü koltuğuna oturduğumuz zaman bize kompakt bir otomobilde olduğumuzu hissettiren tek şey direksiyon simidi oldu aslında. Bunun dışında içeride yerleştirilen her donanımla kendinizi üst sınıfta hissediyorsunuz. Direksiyonun arkasında yer alan dijital sürücü ekranının çalışma prensibinin çok kullanışlı olduğunu söylemeden geçmeyeceğiz. Volvo burada günlük hayatımızda ayrılmaz bir parçamız haline gelen akıllı telefonlardaki yapıyı baz alarak, hiç yabancı hissetmeyeceğimiz bir arayüz kullanıyor. Navigasyondan başlayıp elektronik asistanların uyarılarına kadar her bildirimi bu mantık üzerinden kullanıcıya aktarılıyor. 

Kokpitin diğer ana parçası olan 9 inç‘lik multimedya ekranın kullanımı da çok başarılı. Ekranın tek sorunu parmak izini biraz fazla gösteriyor. Yani pandemi koşullarında eldiven giyenler rahat eder ama onun haricinde kullanım sonrasında temizlenmesi gerekiyor. Pek çok otomobilde işkence haline gelebilen navigasyon kullanımını da çok başarılı bulduğumu belirtmek isterim. Konsolda sizi memnun edecek güzel detaylardan birisi de eşya gözlerinin çokluğu. Akıllı telefonların kablosuz olarak şarj edilebilmesinden ötürü konsolunda altında gelen “ova” niteliğindeki alan kolunuz altındaki sökülebilir çöp kovasıyla bambaşka bir boyuta taşınıyor. Kapı içleri ve koltukların altında da yine oldukça kullanışlı bir alan bizleri bekliyor. Bagaj konusunda da 460 litrelik bir hacim sunan XC40’ın koltuklarının tamamen yatırılıyor olması uzun parçaların taşınmasında da avantaj sağlıyor. Volvo’nun bagaj bölgesinin iki katlı yapıyla tasarlanması ve bu yapının çanta ve el bagajlarının sabitlenmesi için ufak çengellerle desteklenmesi güzel detaylardan sadece birkaç tanesi.

Buraya kadar her şeyin beklediğim gibi, hatta kullanım kolaylığı bakımından beklediğimin biraz üzerinde olduğunu söylemeliyim. Yılların markası Volvo, güvenlik, kalite ve detay. Hepsi bir arada beğendiğim anca beni çok şaşırtmayan bir paket. Ama sürüş dinamiklerine gelince, önyargılarımın kırılma sesi aracın dışından duyulmuş olmalı. Volvo XC40’un kullanımı gerçekten SUV gibi değil. Oldukça kıvrak, direksiyon iletişimi çok yüksek ve sınırlarını çok zorlamadığınız taktirde kesinlikle yüksekliğini kullanım konforuna yansıtmayan bir araç. Bayıldım… Sunduğu havalı süspansiyonları ve dinamik yapısıyla asfalt yolda başarılı bir sürüş imkanını veriyor. Volvo XC40’ın motor kaputunu kaldırdığınızda ise karşınıza 3 silindirli, 1.5 litrelik, turbo benzinli motor çıkıyor. Bu motor 163 beygir güç ve 280 Nm tork üretiyor. Otomobil bu gücünü ön tekerleklere 8 ileri tam otomatik şanzımanıyla iletiyor. XC40’ın ülkemizdeki en düşük hacimli olan bu motoru fabrika verilerine göre ortalama olarak 6.4 lt / 100 km’lik yakıt tüketim verisini kullanıcısına sunuyor. 

Ancak İstanbul trafiği hele hele bir de iş çıkışı saatlerinin yoğunluğu sayesinde benim deneme sürüşümde bu oran 11 lt/100 km civarında kaldı. 1.5 litrelik bir araca göre biraz fazla buldum, ancak tek bir deneme bunun ispatı olamayacağından biraz araştırdığımda büyük şehirlerdeki verilerinin 8 lt/100 km ortalamasında olduğunu öğrendim. 

Volvo dendiğinde doğal olarak ilk akla gelen şey güvenlik. SUV segmentindeki en küçük araç olmasına rağmen, marka XC40 modelinde de güvenlik anlamında hiçbir tasarrufa gitmemiş. Otomobil kullanıcısına City Safety diye adlandırılan güvenlik sistemini sunuyor. Bu sistem yaya, bisiklet, büyük hayvan gibi nesneleri birer engel olarak belirleyip çarpmanızı engelliyor. Eğer sesli uyarıya cevap vermezseniz durmak için kendisi bile frene basabiliyor. Yoğun trafikte sürüş Pilot Assist ile daha rahat. Bu özellik sabit hızı ve öndeki otomobille mesafeyi otomatik olarak koruyor ve otomobili şerit çizgileri içinde tutmak için direksiyon desteği sağlıyor. Yan Trafik Uyarısı köşenin ötesini görebilmek gibi ve radar teknolojisiyle arkadan ya da yandan yaklaşan araçları, bisikletlileri ve yayaları bildirerek park yerinden geri geri çıkmaya yardım ediyor. Yoldan Çıkma Önleme sistemi yoldan istemeden çıkmak üzere olduğunuzu algılıyor ve sonra da direksiyonu ve gerekirse, frenleri kullanarak sizi yolda tutmaya yardım ediyor. Bu sistemler XC40’ı rakiplerinden ayırma konusunda öne çıkıyor ancak güvenlik sistemlerinin bir kısımını sürüş esnasında dikkatli bir kullanıcıysanız kapatmanız daha saf bir sürüşü size sunacak.

Volvo XC40 önyargılarımı kıran SUV olarak hafızamda yer edecek. Açıkçası bu segmette bir araca geçmeyi planlarsam (sanırım artık mümkün) XC40 bunun en güçlü adayı olabilir.

Dergimiz her ayın ilk haftası Türk Telekom Dergilik, D&R, Remzi Kitabevi ve tüm seçkin marketlerde…