67. MENUHIN FESTIVAL GSTAAD
İlk olarak 1957 yılında Lord Yehudi Menuhin tarafından organize edilen “Menuhin Festival Gstaad” İsviçre’deki klasik müzik organizasyonlarının en önemlisi olarak kabul ediliyor. Bu yıl, 14 Temmuz – 2 Eylül tarihleri arasında 67’ncisi düzenlenen festivalde 60 müthiş konser dünyanın dört bir yanından gelen klasik müzik tutkunlarına bir kez daha keyifli anlar yaşattı… Bu seneki festivalin teması ise “Tevazu” (Humility) idi…
Menuhin Festivali’nin Hikayesi….
Doğanın tarif edilmez güzelliğinden, enerjisinden ve gücünden etkilenen Yehudi Menuhin, ailesiyle beraber 1957 yılında,Gstaad’a yerleşir. Onu etkileyen sadece muhteşem Saanenland bölgesindeki İtalyan yaşam tarzıyla İsviçre almancası konuşulması değil, aynı zamanda “Le Rosey” Institute and the International Kennedy School gibi mükemmel okulların da bu bölgede bulunmasıydı.
Gstaad Menuhin Festivali’nin hikayesi,1956 yılında, dönemin turizm müdürü Paul Valentin’in Yehudi Menuhin’e yaz döneminde konserler vermesini rica etmesiyle başlıyor. Hemen bir yıl sonra, Saanen’deki Mauritius Kilisesi’nde bu dünyaca tanınacak olan festivalin ilki gerçekleştiriliyor ki bu “Two Exclusive Concerts” adı altında tarihe adını yazdıran konserde, efsanevi 4 müzisyen, Maurice Gendron (Çello), Benjamin Britten (piano ve “harpsichord”), Peter Pears (tenor) ve elbette Yehudi Menuhin bir araya geliyordu… Ve işte, o tarihten bu yana “Yehudi-Menuhin-Musiksommer” adı altında dünyanın en önemli klasik müzik zirvelerinden biri haline gelmiştir. Farklı kültürlerden, kendi alanlarında önemli biri yere sahip sanatçıların “Dostlarla” biraraya gelerek müzik yapması, bu festivalin “Leitmotiv” idir.
Adler’in Sanat tutkusu
Adler’in kimlik kodlarının kalbinde yer alan sanat tutkusu ki bu ister müzik olsun, ister görsel sanatlar olsun veya güzel sanatların farklı disiplinleri olsun, kreasyonlarının ilham kaynağını oluşturuyor…. Yüksek mücevhercilik ve klasik müzik, abartısız “sofistikasyon” konusunda ortak lisanı paylaşan 2 farklı disiplin. Tıpkı farklı notaların, farklı enstrümanların bir arada önemli bir besteyi mükemmel bir armoni içerisinde çalması veya farklı taşların müthiş bir ustalıkla ahenk ve dengeyi yakalaması gibi…
Sanata aşık Adler Ailesi bu tutkusunu sadece sergiledikleri koleksiyonlarla değil aynı zamanda sanatçılara ve sanatsal organizasyonlara verdikleri destekle de gözler önüne seriyor. Adler’in geleneksel Menuhin festivali yemek daveti öncesinde yine muhteşem bir konserle o özel gecelerden biri yaşandı. Maurice Ravel ve Modest Mussorgski’nin eserlerinin yer verildiği konserde, Radio France Filarmonik Orkestrası’nı (Orchestre Philarmonique de Radio France) Finlandiya’lı ünlü orchestra şefi Tarmo Peltokoski yönetirken piyanoda ünlü sanatçı Yuja Wang izleyicileri adeta büyüledi. Sahneye hakimiyetiyle ünlü karizmatik piyanist göz kamaştırıcı bir kariyere sahip; 36 yaşındaki Çin’li sanatçı dünyanın en saygın toplulukları ve şefleriyle kaspsamlı turnelerde ve festivallerde başarılara imza atmış, müzik otoritelerinin övgüsünü ve saygısını kazanmıştır. Dakikalarca alkışlanarak 4 defa sahneye davet edilen sanatçının son sahnede, orkerstra şefiyle birlikte Astor Piazzolla’nın Libertango düeti seyretmeye değerdi…
Festival programındaki bu muhteşem konserin ardından Hotel Le Grand Chalet’deki La Bagatelle adlı restorana geçildi. 50 seçkin davetlinin ve sanatçıların da katıldığı yemek davetinde ev sahipleri Franklin Adler ve Allen Adler birer konuşma gerçekleştirdiler. Franklin Adler dostlarla keyifli anların paylaşmanın değerinden bahsederken, Adler Joailliers’nin Ceo’su Allen Adler’de, yetenek, ustalık ve tutkunun tüm sanat dallarında, en önemli ortak değerin olmasından, ve başarılı işlerin onları takip edenlerle daha kıymetli hale geldiğini belirtti.
GSTAAD
100 yılı aşan bir süredir Gstaad ayrıcalıklı bir yer olma özelliğini koruyor. Şalelerinin güzelliği, sportif etkinlikleri, sanatsal organizasyonları, sağlık kulüpleriyle her açıdan tatmin edici bir bölge. İsviçre’nin güney batısında yer alan Gstaad’a tren veya arabayla ulaşmak son derece kolay. Karlı zirveleri, muhteşem ağaç şaleleri, usulca dalgalanan yamaçları, yoğun ormanları, çiftlikleri ve ahenkli çevresiyle konfora düşkün bir o kadar da tabiatla içiçe yaşamayı sevenlerin istisnai beklentilerine karşılık verecek ideal bir konaklama noktası. Gstaad’ta, Avrupa Kraliyet aileleri mensuplarından Madonna’ya, Valentino Garavani’den Johnny Holliday’e, Anne Hathaway’den Salma Hayek’e kadar pek çok tanınmış isimle göz göze gelmek mümkün. 41 otel ve 10.000 yatak sayılı şalelerin tamamı, ziyaretçilerin Gstaad’ın muhteşem manzarasının seyredilmesi mümkün kılınacak şekilde tasarlanmış. 3 kattan fazla bina yapılmasına, “esas” sokakta arabaların geçişine, özel uçak veya helikopterle iniş yapılmasına izin verilmeyen 7 dağın eteklerindeki bu 7000 ruha sahip (nüfusu) kasaba herşeyden önce sükunetiyle ünlü. Buradaki en önemli adabımuaşeret kanunun herkesin birbirinin huzuruna saygı göstermesi. Bu sevimli istasyon her zaman güzel insanları kendine çekmeyi başarmış. Ağaç malzemeden oluşan köy dekoru, lüks vitrinlere rağmen şatafatlı bir görüntü sergileniyor. Gstaad çekiciliği sadece temiz havasından kaynaklanmıyor, yerel mutfağı da dillere destan. Burası sadece Prenses Caroline, Madonna, Valentino Garavani, François-Henri Pinault, Paris Hilton, Emmanuelle Béart ve Sean Connery gibi şöhretlerin rağbet ettiği bir yer değil aynı zamanda iş adamlarının, bankacıların, bioteknoloji endüstrisi krallarının da tercih ettiği bir mekan. Gstaad’ın namına yakışan özelliği, saygı çerçevesinde şöhretleri kimsenin rahatsız etmemeye çalışması. Şalelerde oturan Gstaad’ın gerçek sakinlerinin birbiri ardına evlerinde düzenledikleri özel davetler ve partiler ise yerel adetler arasında. Buranın sakinleri arasında büyük yunanlı aileler, mücevher ve saat hanedanlarının temsilcileri, bankerler ve gıda sektörü ve kimya laboratuarlarının hissedarları bulunuyor. “Promenade” olarak adlandırılan yerel gezinti bölgesinde Hermès, Adler, Moncler, Rolex, Louis Vuitton, Brunello Cuccinelli, Loro Piana, Ralph Lauren gibi ünlü markaların butikleri yer alıyor. Ünlü markaların yanı sıra, Pernet Comestibles gibi dünyanın en lüks gıda ürünlerinin satıldığı kendine has mekanlar da var. Gstaad Palace Hotel, Le Grand Bellevue, Park Hotel Gstaad ve Alpina gibi oteller ise şefleri, spaları ve sunduğu lüks hizmetin yüksek seviyesiyle Gstaad’ın cazibe sebebleri arasında yer alıyor. Palace Oteli’nde yer alan Greengo adlı gece kulübü ise başlı başına bir efsane. Bu mekanda dünyaca ünlü isimlerle karşılaşmak mümkün. Sağlıklı yaşam ve spor denince ise alternatifler oldukça fazla; kayaktan patene, bisikletten dağcılığa, golften rafting’e, tenisten yüzmeye, balık tutmadan curling’e kadar pek çok seçenek mevcut. Gstaad’a yirmi dakika uzaklıktaki Chateau d’Oex adlı kasaba her yıl Hot Air Balloon Festival’ine ev sahipliği yapıyor. Her yıl ocak ayının son haftası gerçekleştirilen ve aerostatik sporu olarak kabul edilen bu etkinlik süresince balonla gezme şansına sahip olanlar, İsviçre’nin ünlü dağlarının zirvelerini kuş bakışı seyretmenin coşkusunu da yaşama olanağı buluyor. Program çerçevesinde yirmi farklı ülkeden gelen doksana yakın balon gövde gösterisi yapıyor; çeşitli hava gösterileri, yarışlar, yamaç paraşütü, Delta kanatları, Wingsuits ve Night Glow dokuz günlük festivalin etkinlikleri arasında.
Uzun zamandan beri Gstaad ve tennis ayrılmaz bir ikili. “Suisse Open Gstaad” tenis turnuvası ise bu yıl 17-23 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirildi. Turnuvaya katılım için olan talep organizasyonun ününü perçinliyor.
Gstaad’ın gelenekselleşen diğer bir etkinliği ise, Saanen Kilisesi’nde gerçekleştirilen “Sommet Musicaux Gstaad” adlı müzik zirvesi. 26 Ocak 3 Şubat 2024 tarihleri arasında sergilenecek performanslarla izleyiciler dünya çapındaki ünlü sanatçılarla biraraya getirecek. İş ve finans dünyasının saygın kuruluşlarından birinin sahibi, koleksiyoner ve sanatsever Rothschild ailesi, mükemmel zevkini, her yıl geleneksel olarak düzenlendiği bu konserler zinciri “Sommets Musicaux de Gstaad” ile perçinlyor.