ADLER “The Ellada Diary” LAUREA

İlhamını zengin Yunan kültüründen alan, “The Ellada Diary” koleksiyonu, topraklarının, tarihinin ve çehresinin güzelliğini gözler önüne sererken, medeniyetine güç katmış efsanelerin yeniden keşfine davet ediyor. Yunanistan’ın eski adını taşıyan Ellada koleksiyonu ile, Maison Adler’in hatıraları canlanıyor. Bu koleksiyon, Adler’in sanata olan aşkının perçinlediği ve kapılarını dünyaya açma kararının ilk meyvelerini aldığı topraklara bir nevi övgü niteliğinde. Yunanistan, Adler’in Avrupa yolculuğunda önemli bir rol oynamıştır. İstanbul’da kurulan Mücevher Evi’ni sınırların ötesine taşıma fikri, aile işini ve mücevher konusundaki ustalıklarını geliştirmek isteyen markanın kurucusunun oğlu Edouard Adler’indi. Ve bu düşünceyle 1960 yılında, yola çıktıkları Cenevre yolculuğunun ilk etabı olan Atina’da ikinci butiklerini açtılar.

Seyir Defteri

Eğer dünya bir kitap olsaydı, her seyahat öyküsü sayfaları çevirmek için bir sebep olurdu. Öyle bir seyir defteri ki, en özel hatıralar, yaşanmış anlar, kültürel kazanımlarla dolu… Akropolis’ten başlayan keşif yolculuğu Kiklad adalarının sakin ritminde ilerliyor. Yolculuğun her etabında, bu ülkenin sıcak, zengin ve özgün yönleriyle karşılaşıyoruz. Koleksiyonun her parçası ruhunda bu kültürel özellikleri barındırıyor. Atalardan kalma yapıların geometrik siluetlerinin, gökyüzü mavisinin beyaz akdeniz evleri arasından süzülerek denizin mavi ufkuyla bütünleştiği manzara eşsiz. Akdeniz güneşinin sıcaklığını içinde barındıran Ellada koleksiyonundaki her mücevher öylesine davetkâr ki, gözlerinizi kapadığınız anda kendinizi büyüleyici bir ortamda buluyorsunuz.

Yunanistan’ın neredeyse tamamını kapsayan bu yolculuk sırasında hafızlara kazınan hatıralar, Ellada Günlüğü’nde renkli taşlar ve pırlantalarla yorumlanıyor. Antik yapılar ve motiflerin geometrik formları, coşkulu tabiatının özgün çizgileri, Adler’in kimlik kodlarını temsil eden kontrastlar ve asimetri oyunlarıyla yeniden hayat buluyor.

LAUREA

Tabiatın Gücü

Yunan topraklarına yapılan yolculuklar, keşifler ve gözlemlerden sonra, bu güçlü antik medeniyetin dehasına hayran kalmamak mümkün değil. Tabiatla tanrıların arasında ahenk içinde yaşayan antik yunanlılar medeniyetlerini, zamana direnmesini bilen efsanelerden oluşan görkemli anıtlar yaratarak inşa etmişler. “The Ellada Diary” adlı koleksiyon, tarihsel ve sanatsal bu zengin mirasın farklı bir yönüne saygı göstergesi niteliğinde…

Defne Tacı

Laurea adlı kolye ve küpeler ilhamını, sanatın, müziğin ve ışığın tanrısı Apollon’un efsalerinden ve mitolojiden almış. Destana göre, Apollon Daphne’ye aşık olmuştur. Bu umutsuz aşkın sebebi de, aşk tanrısı Eros’un tutku ve aşk oklarından birinin hedefi olmuş olmasıdır. Ancak tutkudan ve aşktan uzaklaştıran diğer ok da Daphne’nin kalbine saplanmıştır. Daphne, Apollon’dan sürekli kaçmakta ve aşkını reddetmektedir. Bir gün, yer tanrısı Gaia, kaçmak ve kurtulmak isteyen Daphne’yi defne ağacına dönüştürür ve Daphne sonsuza kadar defne ağacı olarak kalır. Apollon ise, defne ağacından aldığı yapraklarla kendine bir taç yapar ve bu tacı başından hiç çıkartmaz…

Çoğu zaman sembolleşen defne tacıyla tanıtılan Apollon, bu efsanevi dalları şairlere ve sadece kazananlara adamıştır. Bu geleneğe atıfta bulunan Laurea adlı kolyeyi, zarif bir asimetriyle 3 zümrüt yaprak süslüyor.

Zümrütün Dayanılmaz Cazibesi

Adler’in mücevher ustaları, defne yaprakları simgesini 35 adet Zambiya zümrütüyle yorumluyor. Her taş, ışığın yapraklara yansıma açısı düşünülerek yerleştirilmiş. Kolyeyi oluşturan, 3 sıra pırlanta dallar, defne yapraklarıyla birbirlerine dolaşırken, strüktür ve akıcılık arasında uyum içinde mükemmel bir kontrast yaratıyor. “Laurea” adlı seti tamamlayan, pırlantalı ve zümrüt defne yapraklı küpeler Apollon’un defne tacını anımsatıyor.

Dergimiz her ayın ilk haftası Türk Telekom Dergilik, D&R, Remzi Kitabevi ve tüm seçkin marketlerde…