Her Fuar Yeni Bir Öğrenme Yolculuğu

Hayata geçirdikleri fikirleri ve yeni kapılar açan organizasyonlarıyla, Türkiye’nin çağdaş sanat sahnesine çok önemli katkıları olan Contemporary Istanbul kurucuları Rabia Bakıcı Güreli ve Ali Güreli ile bir aradaydık. Bu ay sanat dünyasına bahar havası getirecek CI Bloom’u ve Eylül ayında 20’nci edisyonu gerçekleşecek olan Türkiye’nin uluslararası çağdaş sanat fuarı Contemporary Istanbul’u konuştuk. Rabia ve Ali Güreli’ye kendi sanat tutkuları ve koleksiyonerlikleri hakkında da sorular yöneltme imkânı bulduk…  

Gentleman: Uzun yıllardır Türkiye’de sanat sahnesinin gelişmesine imkân tanıyan çok değerli organizasyonlar düzenliyorsunuz. Bu alana ilk nasıl adam attınız? Contemporary Istanbul fikri nasıl ortaya çıktı? 

Rabia Bakıcı Güreli: 1992 yılından beri İKON Events markamızla, Türkiye ve yurt dışında kongre, etkinlik ve sergiler düzenliyoruz. Bu organizasyon tecrübemiz, sanata olan sevgimizle 2002 yılında birleşti. Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nı işleten firmanın kurucu ortaklarıyız. Bu binada, “uluslararası bir sanat fuarını, iyi bir lokasyon ve daha iyi standartlarda yapabiliriz” diye düşündük. Eşim Ali Güreli ile zaten kendi çapımızda koleksiyonerliğimiz ve sanata ilgimiz vardı. Tüm bu hususları birleştirerek dört sene “ArtIstanbul” markamız ile sanat fuarı yaptık. 2006 yılında da fuarın içeriğini değiştirerek Contemporary Istanbul’u kurduk.

G: Contemporary Istanbul ve CI Bloom, Türkiye’nin en başarılı ve sürdürülebilir sanat etkinliklerinden. Sanat turizmi açısından da çok önemli katkı sunuyorlar. Bu başarıyı getiren sizce ne oldu? Fuarın yurt dışında daha çok tanınması için nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?

R.B.G: Contemporary Istanbul’un yurt dışında tanınması için pek çok şey yaptık. Büyükelçiliklerle çalıştık, davetler ve konuşmalar düzenledik… CI Bloom’un tanınması ise Contemporary Istanbul’un açtığı alanda çok daha rahat oldu. Yurt dışında çeşitli müzelerde ve büyükelçiliklerde gerçekleştirdiğimiz etkinliklerde sanatçılar, sanat dünyasından yöneticiler ve kurumlarla bir araya gelerek hem Contemporary Istanbul’un hem de CI BLOOM’un tanıtımlarını gerçekleştirdik. Sanat konuşmaları ve kısa süreli sergilerin de olduğu bu etkinliklerde kurduğumuz bağlantıların fuarlara önemli katkıları vardı. Contemporary Istanbul’un başarısının, bir ihtiyaca cevap vermesi ve her fuarı öğrenme yolculuğunun yeni bir durağı kabul ederek, sürekli gelişim halinde olmasıyla doğrudan ilgili olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de sanat alanındaki potansiyelin kendini göstermesi için böyle bir platform gerekliydi. Yine bununla bağlantılı bir diğer önemli etken, fuarın sanatçılar, galeriler ve sanatseverler tarafından sahiplenilmesi oldu. Bu karşılıklı katkı Contemporary Istanbul’un uzun yıllardır etkisini genişleterek devam etmesini ve CI Bloom’un da doğmasını sağladı. 

G: 16-20 Nisan 2025 tarihlerinde Lütfi Kırdar’da 4. edisyonu gerçekleşecek olan CI Bloom, Contemporary Istanbul’a göre çok daha yeni bir oluşum. Onu hayata geçirirken hangi amaçla yola çıktınız ve neler yapıyorsunuz?

R.B.G: CI BLOOM’u düzenlememizin amacı aslında sanat piyasasını dinamikleştirmek ve kâr amacı gütmeyen kuruluşları desteklemekti. Dört yıl boyunca da büyüdüğünü ve farklılaştığını, en önemlisi de daha çok kişiye ulaştığını gözlemledik. CI BLOOM, Türkiye’deki çağdaş sanat sahnesine hareket getiren ve uluslararası alanda yeni bir pencere açan Contemporary Istanbul’un genç fuarı olarak sanat dünyasında yerini aldı diyebiliriz. Ayrıca, fuarın her yeni edisyonda amacına adım adım ulaştığını görüyoruz. Hem varlığını hem de etki alanını geliştiriyor. Daha dinamik bir sanat ortamı için her edisyonda yeni sanatçılar, galeriler ve sanat inisiyatifleriyle çalışmaya devam ediyoruz. İstanbul’un sanatsal bağlamda gelişimine tanıklık ederken, kuşkusuz biz de bu dönüşümün bir parçası olarak büyüdük ve olgunlaştık. Her proje bizim için yeni bir deneyim ve öğrenme süreci oldu. Geçen üç yıl içinde CI BLOOM’un, yalnızca bir sanat fuarı olmanın ötesine geçerek bir keşif alanına dönüştüğüne inanıyorum. Bu değişimle birlikte vizyonumuzu ve misyonumuzu da yenileyerek geleceğe daha güçlü adımlarla ilerliyoruz.

G: CI Bloom’un 4’üncü edisyonunda sanatseverleri neler bekliyor?

R.B.G: Dördüncü edisyonumuzda da kendimizi yeniliyoruz ve yine genç sanatçılara ve inisiyatiflere yer açıyoruz. Bu edisyonda da galeri sunumlarının yanı sıra sanat inisiyatiflerinin farklı projelerini ve özel projeleri görebilirsiniz. Fuar programında ayrıca mimarlık, çağdaş sanat ve dijital sanat odaklı konferanslar da yer alıyor. Tüm bunlarla, her zamanki gibi, Türkiye sanat sektörünün gelişmesini ve çeşitlenmesini teşvik etmeyi amaçlıyoruz. 

Bu edisyonda, bağımsız ve kültürlerarası etkileşimi merkeze alan, disiplinlerarası iş birliklerini teşvik eden NOKS Art Space; sergiler, atölye çalışmaları ve deneysel projelerle sanatçılar ve izleyiciler için yenilikçi bir platform sunuyor. Aynı zamanda, sanatsal deneyim ve iş birliğini odağına alan, kimlik ve cinsiyetin akışkanlığı üzerine yoğunlaşarak değişimin kaçınılmaz olduğuna inanan KOLİ Art Space de fuarda yer alıyor. Bu yıl CI BLOOM’un sanat sahnesine katkıda bulunan önemli oluşumlar arasında, Cengiz Tekin ve Erkan Özgen tarafından güncel sanat pratiklerini desteklemek amacıyla kurulan, genç sanatçılar ve sanatçı adayları için kâr amacı gütmeyen bir üretim ve paylaşım alanı sunan Loading Art Space de bulunuyor. 

G: CI Bloom’un ardından, 24-28 Eylül’deki 20. edisyonuyla Contemporary Istanbul sanatseverlerle buluşacak. Sergi alanlarının ötesinde sanat sohbetleri, marka iş birlikleri ve özel etkinliklerle bir ekosistem haline gelen fuar, bu sene ziyaretçilerine neler sunacak?

Ali Güreli: Contemporary Istanbul 20. edisyonuyla yine sanatın buluşma alanı olacak. Bildiğiniz gibi Contemporary Istanbul, Türkiye’de ve dünyada çağdaş sanatı keşfetmek, paylaşmak ve derinlemesine anlamak isteyen sanatseverler için bir buluşma alanı. İçinde bulunduğumuz dönemin belirsizliklerine rağmen sanatın birleştirici, iyileştirici ve dönüştürücü gücünü ortaya koyuyor. Bu gücü korumak için, iş birliği içinde olduğumuz markalarla sürdürülebilirlik ilkesiyle çalışmaya devam ediyoruz. 20’nci edisyonda, uluslararası galeriler ve inisiyatiflerle sağlam ve yenilikçi bir program sunacağız. The Yard açık hava heykel sergisi, fuar içinde özel grup ve kişisel sergiler, konuk ülke programımız kapsamında o ülkeden gelen galeriler ve sanatçılar, CIF Dialogues ve markalarla yaptığımız özel projeler ile sanatla dolu bir program ziyaretçileri bekliyor. 

G: Sanat ve mekân ilişkisini çok kıymetli buluyoruz. 2021’de bir mekân değişikliğine giderek Contemporary Istanbul’u Tersane İstanbul ile buluşturmuştunuz. Bu birliktelik devam edecek mi? 

A.G: Tersane ve Contemporary Istanbul’un, karşılıklı ve zamana yayılan şekilde birbirini destekleyen yapılar olduğunu söyleyebiliriz. Tersane’nin ilk defa şehrin kültür ve sanat ortamına katılması Contemporary Istanbul ile oldu. Biz de ilk kullanmaya başladığımızdan beri mekânı sahiplendik ve İstanbul için doğru şekilde değerlendirilebilecek bir kültür ve sanat alanı olması için çalıştık. Birlikteliğimiz umuyoruz uzun yıllar devam edecek. 

G: Bölgenin genel olarak sanat mekanlarıyla dönüştüğünü görüyoruz, Contemporary Istanbul’un böyle bir çevrede ve Tersane İstanbul’da yapılıyor olması sizin bakış açınızla ne ifade ediyor?

A.G: Tersane İstanbul çok geniş bir alan ve sanat eserlerinin mekanla ve ziyaretçiyle olan etkileşimini derinleştiriyor. Tarihi dokusu ise çağdaş sanat eserleriyle güçlü bir diyalog kuruyor. Burası 600 yıllık bir alan, 16’ncı yüzyıldan Osmanlı’nın sonuna kadar imparatorluğun ana üssü ve donanma tersanesiydi. Kısacası İstanbul için her zaman önemli bir tarihsel alandan bahsediyoruz. Bir kültür merkezi olma konusundaki gelişimi de sürüyor. Sadberk Hanım Müzesi de bu alanda yer alacak. Bizim için, daha doğrusu her sanat etkinliği için sürdürebilirlik ve sanatı daha sürdürülebilir bir ortamda sergileme hedefi çok önemli. Bu bağlamda da Tersane İstanbul ve Contemporary Istanbul birbiriyle örtüşüyor diyebilirim. 

G: Contemporary Istanbul ve CI Bloom ile Türkiye’de sanat çevresinin gelişmesine katkı sunmasının yanı sıra bugüne kadar genç sanatçılara alan açmak, sırf fiyatını sormaya çekindiği için koleksiyonerliğe adım atamayanlara davetkar platformlar sunmak, sanatı ulaşılabilir kılmak için çalışmalar yürütmek, eğitimler organize etmek gibi pek çok çalışmanız oldu. Contemporary Istanbul Vakfı’nın buradaki rolü nedir? Vakıf ile aktif olarak neler yapıyorsunuz?

R.B.G: Vakıf kapsamında en büyük amacımız Türkiye’de üretilen çağdaş sanatı dünyaya tanıtmanın yanında, İstanbul’u uluslararası kültür-sanat platformunun önemli merkezlerinden birisi yapmak. Vakıf, açıldığından beri çeşitli yayınlarla, araştırmalar, eğitimler, sergiler, söyleşiler düzenleyerek, sanatçılara ve küratörlere destek sunarak, yerel sanat ortamını besleyen, sürdürülebilir ve geleceğe yatırım yapan bir sistem oluşturdu. Son dönemde sergileri yurt dışında da yapmaya başladık. 

G: Türkiye’de sanata olan ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz? İlk fuarınızdan bugüne neler değişti? Önümüzdeki 4-5 yıl için beklentileriniz neler?

R.B.G: Türkiye’de sanat ve sanata ilgiye dair çok şey değişti. Yeni kurumlar açıldı, mevcut kurumlar ise güçlendi. İstanbul Bienali’nin büyümesi ve gelişmesi, daha uluslararası bir hale gelmesi, müzelerin uluslararası sanatçıları sergilemesi ve bu bağlamda farklı platformlarda ismini duyurması, Contemporary Istanbul’un uluslararası alanda marka olarak duyulması, bunların hepsi büyük değişimler. Her ne kadar zor zamanlardan geçsek de özellikle son iki yılda yanı başımızda süren savaşlara, ekonominin durumuna, depremler gibi zor olaylara rağmen sanat ortamı bir şekilde gelişti ve bu gelişime paralel olarak sanata olan ilgi arttı. Artık daha çok sanat alıcısı, koleksiyoner ve sanatçımız var. Sanat izleyicisi de bu bağlamda gelişti diyebilirim. Örneğin eskiden müze ve galeri izleyicisi daha azken ya da çağdaş sanat izleyicisi azken, şimdi çok daha fazla. Bunda da gelişen sanat etkinliklerinin çok önemli etkisi var. Contemporary Istanbul’un bu alanda rol oynamasından mutluyum. 

G: İş alanınızdan bağımsız olarak sanata ilginiz ne zaman başladı? 

R.B.G: Lise yıllarımdan beri sergileri, müzeleri ve bienalleri takip ediyordum. İnsanın okuduğu okulun, kişisel ve sosyal gelişiminin sanatla olan ilişkisinde çok etkili olduğunu düşünüyorum. Her zaman sanata meraklı biriydim. Okuduğum okullar da bu konuda ufkumu açtı, merakımı ve ilgimi artırdı. Yıllar sonra tekrar üniversitede eğitim alarak tamamladığım felsefe bölümü de sanatı anlama, sevme ve anlatma yolculuğumda önemli bir mihenk taşıydı mesela. Diğer yandan Ali’nin de Paris’teki eğitim yıllarından beri süregelen bir sanat tutkusu vardı. Ayrıştığımız yönleri olsa da sanat ortak tutkumuz haline geldi ve birlikte bir koleksiyon da oluşturmaya başladık. 

G: Kendi koleksiyonerliğiniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Ne zaman başladı, sanatın hangi dallarından eserlerin koleksiyonunu yapıyorsunuz? Ne türde bir koleksiyonunuz var? 

R.B.G: Koleksiyonumuzda benim seçtiklerim ağırlıklı olarak dijital sanat, yeni medya ve video eserlerinden oluşuyor. Eser seçimlerim zaman içinde farklılık gösterse de son dönemde giderek daha politik içerikli işlere yöneldiğimi fark ediyorum. Özellikle toplumsal olaylar, kadın hakları ve çarpık kentleşme gibi konulara odaklanan eserlere daha fazla ilgi duymaya başladım.  

Dergimiz her ayın ilk haftası Türk Telekom Dergilik, D&R, Remzi Kitabevi ve tüm seçkin marketlerde…