Dünyaca ünlü Amerikan markası olan MacKenzie-Childs’in Türkiye temsilcisi Berrin Ak markayla anlaşma öyküsünü, gelecek hedeflerini ve hobilerini bu ay Gentleman’a anlattı…
Berrin Ak… O, başarılı, çalışkan ve asla vazgeçmemeyi bilen bir iş kadını… Tasarıma, desene, renge ve sanata da tutkun bir isim. Mackenzie-Childs’ı Türkiye’ye getirme hikayesinde de bu yönleri önemli bir role sahip. Markanın, Nişantaşı mağazası ise dünyadaki ilk uluslararası ‘monobrand’ mağazası olma özelliğini elinde bulunduruyor. Geçtiğimiz yaz yine bir ilk olarak; ikinci mono brand mağazasını da Yalıkavak Marina’da açan Berrin Ak, yeni eklediği ülkelerle Mackenzie-Childs markanın da dünyadaki en büyük distribütörü konumunda…
Gentleman: Berrin Hanım MacKenzie-Childs’ın Türkiye öyküsünü konuşacağız bolca ama öncesinde sizi biraz daha yakından tanımak isteriz…
Berrin Ak: 1982 doğumlu bir Terazi kadınıyım. Güzel olan şeylere tutkusu olan, Yaradan’ın yarattığı her şeydeki güzelliği görebilme arzusu içinde, kendi sınırlarını keşfetmekten keyif alan, daha iyi bir insan olma yolculuğunda çabalayan bilgiye, yeniliğe açık olan insan, hayvan, doğa sevgisini devamlı yeşertmeye çalışan biriyim. Mücadelem hep kendimle…
G: Peki sizin dekorasyona olan tutkunuz nasıl başladı?
B.A: Tasarıma, desene, renge sanata olan tutkum dekorasyona olan tutkumun asıl nedeni… Tasarımı moda, dekorasyon diye ayırmayı doğru bulmuyorum… Benim için tasarım, konuşulan bir dil, bize aktarılan içsel, yüce, eşsiz ifade ediş şekli ve en az inançlarımız kadar kutsal. Tutkuyla ve içindeki senle, yani “O”nunla bağlantı kurduğunda ortaya çıkan eşsiz bir yakarış. Dünya üzerinde konuşulduğu bilinen 7000’e yakın dil var; oysa her bir sanatçı farklı dillerde konuşur. Yani o kadar sonsuz bir mozaiğin içindeyiz ki; dünyaya fiziksel olan gelen, gelmiş ve sürekli gelecek olan her bir ruhun kendi dili var tasarımın içinde. Bunu düşündükçe heyecanlanıyorum. Bu kadar sınırsız ve sonsuz bir şeyin parçası olmaya çalışmak, onu anlamaya çalışmak beni kesinlikle iş hayatımda motive ediyor.
G: MacKenzie Childs ile yollarınız nasıl kesişti?
B.A: Aslında çok daha önce ilgilimi çeken bir markaydı. Kızımın doğumuyla evde geçirdiğim bir süreç vardı. Televizyon izlemesem de, emzirme sırasında, televizyon karşısında Kardashian’ların hayat akışı içinde mutfak tezgahında çaydanlık ve saklama kaplarını fark etmem birden markanın satışı ile ilgili algımı değiştirdi. Bir çok ithal markanın Türkiye operasyonunda çalışmış olmam, perakende geçmişim bir anda o sahnenin kendi işimle ilgili bir potansiyele dönüşmesine sebep oldu. Tesadüf değildi; biliyorum.
G: MacKenzie-Childs alanında dünyanın en büyük markalarından biri. İkna ediş öykünüzü de sizden dinlemek isteriz.
B.A: Altı ay gibi bir süre sürekli telefon ve mail trafiği sürdü; bir gün New Yorka en erken ne zaman gelebilirsiniz dediler. O hafta birkaç gün içinde New York uçağındaydım. Soho’dan önce New York’taki mağazadaki (57 cadde ile 5th Avenue civarındaydı) ilk görüşmedeki heyecanımı dün gibi hatırlıyorum. Gittiğimde bütün koleksiyona hakim; ürünlerin kodlarını bile ezbere biliyordum. Toplantı yaptığım kişi bu tutkumdan ve giyiniş tarzımdan, perakende geçmişimden çok etkilendiğini söyleyip ertesi gün merkez ofise görüşmeye çağırdı. Ofiste o zaman markanın yatırımcı olarak sahibi iki genç adamla yapılan görüşme sonrası deneme bir siparişle başlama sözü aldım. O günden sonra sipariş çalışımı ve ithalat prosedürü ile bilgi edinme, eksik bilgileri tamamlama süreci şeklinde ilerledi. Ürünleri konumlandıracağım ilk mağaza konusunda anlaşmaları da yaparak ilk olarak 2012 Aralık ayında ürünlerin satışına başladık.
G: Nişantaşı mağazası MacKenzie-Childs’ın en büyük mağazalarından biri. Biraz bize showroom hakkında bilgi verir misiniz?
B.A: Nişantaşı mağazası dünyadaki ilk uluslararası ‘monobrand’ mağaza. Markanın 300’e yakın Amerika içi bayisi ve uluslararası lokasyonlarda birçok bayilikleri olmakla birlikte Amerika’dan sonra ilk mono brand mağazayı açan distribütör olma hakkını kazandık. 2017 senesinde Teşvikiye’de ilk mağazayı açtık. Geçtiğimiz yaz da yine bir ilk olarak; ikinci mono brand mağazamızı Yalıkavak Marina’da açtık.
G: Markanın Türkiye dışında da bazı ülkelerdeki distribütörlükleri sizde. Bunlar hangi ülkeler?
B.A: Operasyon olarak başlamış olduğumuz Kuzey Kıbrıs, Azerbeycan distribütörlüklerimize yeni lokasyon olarak Çeçenistan, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Avusturya, Yunanistan, Kosova gibi lokasyonlar eklendi. Bu bölgelerdeki bayi taleplerini değerlendirme süreçlerindeyiz. Acele etmediğimiz bu süreçte; asıl amacımız uzun soluklu güçlü ticari ilişkiler kurabilmek.
G: MacKenzie-Childs daha çok kimlere hitap ediyor? Müşteri profiliniz nasıl?
B.A: Mutlu olmak isteyen herkese hitap ediyor. Ciddi bir kadın müşteri kitlemiz olsa bile hatırı sayılır bir erkek müşteri kitlemizde var. Yeni evlenecek kişilerin evlilik ve çeyiz listelerinden, hayatına renk katmak isteyen kadınlara, ofislerinde ve yaşadıkları ortamda eğlenceli ürünlere yer vermek isteyen herkese, kısaca 7 den 70 e mutluluğun peşindeyiz.
G: Markanın diğer rakiplerinden en büyük farkları neler?
B.A: İşim ve merakım gereği bütün dünyayı dolaşıyor ve ciddi bir mesai harcıyorum marka kimliklerine, üretimlerine. Markanın bu konuda bir rakibi olduğunu düşünmüyorum. Her seferinde ben de kendime aynı soruyu sorarken buluyorum. Bir “ready to wear” markası gibi oluşturduğu kimliğini; dizayn ettiği dekoratif, ev, mutfak ve masa üstü tasarımlarına uygulayan tek marka. Bu yüzden farklı bir aurası var. Klasik parçaların yanında her sene ilkbahar-yaz, sonbahar-kış ve holiday koleksiyonu hazırlayıp 800’e yakın yeni ürün çeşidiyle koleksiyon yapan sınır tanımayan çok kuvvetli bir marka.
G: Hali hazırda Türkiye’de bayiniz var?
B.A: Türkiye’nin birçok şehrinde toplam 35 bayimiz yer almakta.
G: Peki Türkiye’de büyüme hedefleriniz neler?
B.A: İkinci mono brand mağazamızı geçen yaz Yalıkavak Marina’ da açtık. Önümüzdeki senelerde yatırımlarımızı markanın kafe ayağının güçleneceği şekilde planlamaktayız.
G: Biraz da sizle ilgili sorulara geçelim. Sizi en çok ne mutlu eder?
B.A: Mutluluğu içimde aramayı keşfettikten sonra; her şeyin içindeki mutluluğu görmeyi seçtikten sonra benim için mutluluğu ifade ediş şekli değişti; şükürle gelen bir mutluluğa dönüştü. Benim ve sevdiklerimin sağlığı, yıpranmamış bir doğa, temiz bir deniz ve hava, başarma hissi, ruh eşim diyebileceğim kişinin varlığı, güzel dekore edilmiş masalarda, güzel ortamlarda, en güzel sohbetlerle çiçek ve mum eşliğinde güzel yemekler… Gözlerimi kapayınca mutluluk sahnelerim…
G: Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
B.A: Yeni yerler ve tatlar keşfetmeyi çok seviyorum. Beni dönüştüren her şeyden özellikle sanattan çok keyif alıyorum. Ufak ufak başladığım bir koleksiyonum var. Konserler; müzikaller, gösteriler boş zamanlarımda sık sık gitmeyi tercih ettiğim yerler. Toplu enerjinin yarattığı sinerjinin etkisi beni hep büyüler. O yüzden güzel deneyimlerle hayatımı doldurmak istiyorum. Lise ve üniversite yıllarımı kitaptan kafamı kaldırmadan içime soluyarak okur; bir kitap biter bitmez diğerine başlardım. Şimdi o derece fazla bir vaktim kalmıyor okumaya; yine de kitabı boş zamanlarıma dahil etmeye çalışıyorum.
G: Hobilerinizden bahseder misiniz?
B.A: 18 yaşımda geçirdiğim Skolyoz ameliyatından dolayı 10 seneden fazla bir süredir pilates yapıyorum. Haftanın 3-4 günü sporu hayatıma dahil ediyorum. Sanat, dekorasyon, mimari, porselenler, moda benim hobilerimi genel anlamda barındıran konular.
G: Kadın patron olmak zor mu? Avantaj ve dezavantajları neler?
B.A: Türkiye de kadın patron olmak çok daha zor. İş hayatının duygusallıktan uzak rasyonel dayatması benim ruhuma en haykırı olan konular. En çok bunda zorlandım diyebilirim. Duygusallığınız suistimale açık bir duruş sergiletiyor ve bununla gelen kayıplarının oluyor.Eskiden bu süreç benim için çok daha yıpratıcı olsa da; küçüklükten yeşeren maneviyatım, teslimiyetin en güzel yol olduğunu gösterdi. Benim yüzümden gibi gözüken kayıpların aslında sistemin bir oyunu olduğunu anladığımdan beri daha huzurluyum. Kaldığım yerden önüme bakıp yürümeye devam ediyorum. Tek bildiğim asla asla asla vazgeçmemek. Sürünsem bile ilerlemeye devam etmek. Hareketi hiç durdurmamak gerek.
G: Biraz ailenizi de tanımak isteriz. Bahseder misiniz bizlere?
B.A: Benden bir yaş küçük bir erkek kardeşim şirketi kurduktan 4-5 sene sonra yanıma geldi. Operasyonu beraber yürütüyoruz. Küçükken oyuncaklarının hepsini parçalar, yeniden yapar; bilgisayar parçaları biriktirir bilgisayarını kurar, tamir malzemeleriyle evde bozulan şeyleri onarmaya kalkardı. Ben ise odamı ve evi daha orta okul yıllarımda dekore eder, sofralar kurar, moda ile ilgilenirdim. Geldiğimiz noktada farklı şeyler yaptığımızı düşünmüyorum. Çocukluğumuz geleceğimiz ile ilgili birçok mesajlar veriyor aslında görebilmek lazım. Onun gelmesi ile şirket olarak farklı bir büyüme kat ettik. Bayi, yazılım, sistem ayağını kendisi yönetiyor. Ben ise işin daha çok kreatif tarafındayım. Daha çok keyif alıyorum.
G: Hem anne hem de iş kadını olmanın getirdiği zorluklar neler?
B.A: Bekar bir anne olarak iş yapmaya çalıştığım zamanlarda çocuklarım çok küçüktü. Zaman zaman bunun vicdanını yapıyorum kendimle. Genç ve becerikli bir anneye sahip olmam o zamanlar en büyük desteğimdi. Çocuklarımın büyüme sürecinde annemin çok desteğini aldım. Bununla birlikte her şeylerine yetişme telaşı; hep anne en son sen geldin yakınmalarıyla bir şekilde dengeyi bulmaya çalışıyoruz. Onların ihtiyacı olduklarında yanlarında olacağımı bilmeleri ve hissetmeleri çok önemli bir duygu. Diğer yönden ebeveyn olarak bu çok üstlerine düşmeme durumunun kendi ayakları üzerinde olan, özgüveni yüksek, tuttuğunu koparan, hayata asılan birer birey olacaklarını düşünüyorum.
G: Ailece gitmekten en çok keyif aldığınız rotalar hangileri?
B.A: Artık büyüdüler, bana arkadaş gibiler. O yüzden en çok yurtdışı seyahatlerinde beraber yeni yerler ve tatlar keşfetmekten keyif alıyoruz.
G: Bu yaz için planlarınız neler?
B.A: Bu yaz geçen sene açılan Yalıkavak Bodrum mağazamızdan dolayı yine uzun zamanlarımızı Bodrumda geçireceğimiz bir yaz olacak. 2. Sezonun heyecanı içindeyim. İlk sene çok güzel tepkiler aldık. Katlanarak talebin devam edeceğine inanıyorum. Bodrum mavi ile yeşilin buluşma noktası benim için; enerjisi her zaman çok ama çok güzeldi ama şimdi işimden dolayı çok farklı bir boyuta geldi.
G: Modayla aranız nasıl, giyim tarzınızdan da bahseder misiniz?
B.A: Moda tutkuyla içinde olduğum bir diğer sektör. Aileden gelen bir tekstil merakımız var. Anneannemin geçmiş dönem şıklığı şimdiki zamanda bile konuşulur. Çok seviyorum. Emek ve para harcadığım bir alan. O yüzden işletme okusam da ilk iş deneyimin staj yaptığım ihracat yapan bir tekstil firmasında üretim yapmakla başladı. Kumaş, kalıp, desen renk dünyasının içinde kendimi kaybettiğim yıllardı. Daha kurumsal bir firmaya geçince yine büyük adetlerde üretim yaptım. Takip eden yıllarda lüks ithal markaların satın alma ve mağazacılık operasyonlarında çalıştım. O yüzden benim modadan ayrı kalmam pek mümkün değil; severek hayatımda konumlandırıyorum. Dekorasyon sanat ve modayı hiç bir zaman birbirinden ayrı düşünmedim ben.
G: Favori markalarınız?
YSL klasikliği, Chanel asilliği, Loewe sıradışılığı, Dior desen dünyası ile beni hep cezbeden markalardan biri.
G: Hayat mottonuz nedir?
B.A: Paranı kaybedersen önemli, sağlığını kaybedersen mutsuz olursun, ama moralini kaybedersen her şeyi kaybetmiş olursun. Asla, asla, asla vazgeçme…
G: Son olarak başka yatırım planlarınız var mı, bunu sorarak sohbetimizi noktalayalım.
B.A: Önümüzdeki bir yıl içerisinde 3 Kraliyet nişanlı dünyadaki 14 markadan biri olan Halcyon Days’in de yürütmüş olduğumuz Türkiye distribütörlüğü için yine dünyada bir ilk gerçekleştirerek mono brand mağaza açmayı planlıyoruz. Bunun dışında MacKenzie-Childs cafe nin kuvvetli olduğu yeni bir yatırımla tüketicilerimizi buluşturmak istiyoruz.