Falcon Design İle Yeniden Hayata Dönüş

Dönemine damga vuran araçlar Falcon Design ile yeniden hayat buluyor… 

Falcon Design Germany, zamanın ikon araçlarını tamamen restore eden bir marka. Hayalinizdeki otomobili tasarlamak için temelleri atılan Falcon Design’in Genel Müdürlük koltuğunda ise Cüneyt Ensari oturuyor. Aslına uygun restorasyonun yanı sıra bireysel müşteri isteklerini de dikkate alarak tasarlanan araçlar adeta yeniden hayat buluyor…

Cüneyt Ensari

Gentleman: Cüneyt Bey bize kendinizden biraz bahseder misiniz?

Cüneyt Ensari: 1973 İstanbul doğumluyum. Ensari ailesinin bireylerinden bir tanesi olarak dünyaya geldim. Babam İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisidir. Yani eğitimci bir babanın oğluyum diyebilirim. Sonrasında özel sektörde bir işletmenin ve aynı zamanda Türkiye’nin demir döküm alanındaki ilk fabrikalarından birinde fabrika müdürlüğünü görevini de yürütmüştür. Dolaysıyla hem eğitim hem de ticaret yapan bir aile ortamında büyüdüm. Ortaokul ve lise hayatımdan sonra her ne kadar pek yurt dışı sayılmasa da Kıbrıs’ta işletme bölümünü bitirdim.  Eniştem paslanmaz çelik üzerine satış yaptığı bir işletmenin sahibiydi. Sonradan paslanmaz çelik üzerine hammadde işine döndü. İş hayatına girmeden önce de lise dönemlerimde eniştemin işi sebebiyle hafta sonu ve yazlarımı geçirdiğim Tahtakale’de işi öğrenmeye başladım. Hatta ilk zamanlarda ticarete o kadar merakım vardı ki yanına gitmediğim zamanlar eniştemden sattıkları ürünlerden bana getirmesini rica eder, Göztepe’deki evimizin önüne tezgâh açar satardım. 

G: Ticaret hayatıyla buluşmanız enişteniz sayesinde olmuş o zaman…

C.E: Dediğim gibi, ailemde tüccar da var bürokrat da. Ancak ağırlıklı olarak bürokrattı. Sanırım ben de eniştem vesilesiyle ticarete merak sardım. Bu merakım üniversite dönemlerinde de borsaya yöneldi. Amcamın kurmuş olduğu Marbaş Gayrimenkul’de kardeşimle sektörü öğrenmek için gel git, ufak tefek işlerle başlayarak borsaya dahil olduk. 

Babam da bizim borsaya olan merakımızı görünce kardeşim ve bana dedi ki “kötü şeylere bulaşmayın. Ben size bir miktar para veriyorum, bu parayı da ikinize paylaştırıyorum. Yönettiniz yönettiniz, yönetemezseniz de başka şeylere bulaşmayın.” Sanıyorum burada en azından bir değerlendirelim, bakalım ne olacak diye başladık. Zaman içerisinde müşterilerle tanışıyorsunuz, bir şeyler oluyor, samimi bir ortam oluyor vesaire derken kendimizi borsa içerisinde bulduk. Ekibimizde oldukça samimi ve girişken bir ekipti. “Hadi şunu yapalım, hadi bunu da yapalım” derdi birileri. Aynı zamanda Marbaş ortaklarından olan Şebnem ablam ve Alparslan abim ile iletişim içerisindeydim. Sonrasında babam işini İstanbul’a taşıdı. Derken aile üyelerimiz ile danışmanlık ve ihracat üzerine bir şirket kurdular. Biraz orada biraz burada diyerek babamın da ticaret hayatına atılma teşebbüsü ile o dönemler biraz iş biraz borsa derken iki tarafta farklı tecrübeler edinmeye başladım. Daha sonrasında üniversiteyi bitirdim. Eniştem dedi ki benimle çalışacaksın. O zaman da Kasımpaşa’ya taşınmıştı hammadde işleri büyüdüğü için. Eniştemin teklifini kabul edip tamam dedim demesine ama aklım bir tarafta hala borsadaydı. Sonra az önce de bahsettiğim Şebnem ablam “madem bu kadar ilgileniyorsun bir brokerlik sınavına gir” dedi. Brokerlik sınavına girdim o dönemler sene 1997 civarı. Esasında benim sigortaya girişim yani iş hayatına başlayışım 1994. 

G: Sınavı kazandınız mı? 

C.E: Evet brokerlik sınavına girdim ve kazandım fakat o mesleği yapmama kararı aldım çünkü o dönem etrafımızda broker olup çalışan birkaç kişinin kalp krizi geçirdiği hastalandığı veya vefat ettiği haberleri geliyordu ben de böyle olmak istemiyorum dedim. Dolayısıyla eniştemle beraber ticarete girdim. Bu arada borsadan da iyi para kazandık tabii o günün koşullarında bizim kendi çapımızda kardeşimle ikimiz. Kardeşim sonra sıkıldı “al bu parayı birleştir karda da zararda da ortağız” dedi. O para ile kardeşimin Almanya’daki stajına kaynak ayırabildik. Dolaysıyla babamın parasını da bir şekilde değerlendirmiş olduk. 

G: Sizin en büyük şansınız neydi bu süreçte? 

C.E: Benim şansım eniştem çok öngörülü birisiydi. Dedem de öyleydi rahmetli. Babam konusunda da tabii ki herkesin babası özeldir ama babam da kardeşim ve bana çokça fırsatlar tanıdı. Dolayısıyla, bunların hepsi bir hayat tecrübesi oldu bize. Babamın işini üniversite sonrası özel sektöre geçirmesi sebebiyle ailem Çorluya taşındı. Ben ortaokulu İstanbul’da yatılı olarak okudum sonra lisede eve geçtim. Kardeşim de Edirne’de yatılı okuyordu o da benim yanıma geldi. Babamlar sadece hafta sonları yanımıza gelebiliyorlardı ya da biz onların yanına gidebiliyorduk. Sonra babam işini ailesi ile bir arada olsun diye İstanbul’a taşıma kararı aldı derken bir ay sonra ben üniversite okumak için Kıbrıs’a gittim.

Hayat böyle biraz ailemden ayrı geçti o dönemler. Eniştemle çalışmaya devam ederken bir İngiliz firmasının iş fırsatı karşıma çıktı. Dedim ki, “enişte bana müsaade et kurumsal hayatı da görmek istiyorum”. Sonrasında eniştem bana tepki gösterdi hayatını 180 derece değiştiriyorsun diye. Sonrasında Marshall Grubu’nun fırsatı çıktı. Bildiğiniz gibi dünyanın önde gelen boya firmalarından. Marshall Boya’da ben tüm kariyerimi sıfırlayarak ürün müdürü asistanı olarak başladım boya işini öğreneyim diye. 3 sene ürün müdürü asistanlığı yaptıktan sonra üçüncü senemde ürün müdürü oldum. Şanslıydım çalıştığım ürün müdürü benim yerime sen yetişeceksin diyerek bildiği her şeyi öğreten bir insandı. Yurt içi yurt dışı nereye gittiysek her şeyi detayına kadar öğretti, ilgilendi sağ olsun. Hatta ürün müdürümün yanında asistanlığa başladığımda adını birlikte verdiğimiz bir ürün grubunu piyasaya çıkarttık. O ürün grubu bugün hala aynı isimle satılıyor. 

G: Siz aslında kurumsalı benimsemiş mi oldunuz?

C.E: Evet aslında o dönem 3-5 yıl diye gittim. Kurumsalın içerisinde 23 yıl kaldım. Tabii orada şunun da etkisi vardı. Hem rüzgâr arkadan esti hem de kariyerim tabii ki mücadelelerle beraber iyi bir noktaya ilerleyince insan yaptığı işi ilerletiyor. Ve tabii keyif de alıyorsa başka bir şey düşünmüyor. Eniştem bir gün bana döndü dedi ki “oğlum ben lafımı geri alıyorum. Evet sen haklıymışsın. Ondan sonra başarılı oldun bravo”. Sonra 2010 yılı başında Filli Boya’ya transfer oldum. Filli boyada da ihracat müdürü olarak görev yaptım. Orada da belli bir süre iş hayatım devam etti. Sonra Kayalar Kimya’da ihracat müdürü yardımcısı olarak devam ettim. Onlarla anlaşırken de gelecekte kendi işimi kurma kararı alacağım diyerek anlaştım. 2 yıl sonra ise ben kendi işimi kurma kararı aldım. Önce ortaklık, akabindeki 1 yılın sonunda kendim şirketim ile devam ettim. EPS hammaddesi üzerine. Kullanım alanı çok geniş olan ve aynı zamanda yabancı bir şirketin aynı zamanda Türkiye’de de faaliyet gösteren oto tamir boyalarında Koreli bir firmanın Türkiye distribütörlüğünü aldım. Pandemiye kadar her şey çok güzel gitti pandemi esnasında, son 6 ay da özellikle hammadde konusunda dünyada yaşanan sıkıntılar bizleri de etkiledi. Üretim ve finansa da sıçrayınca farklı bir arayışa girme isteği geldi. Daha sonra az önce de bahsettiğim Alparslan abim ile bu durumları paylaşırken bana Falcon Design’dan bahsetti. İnceleyince dedim ki evet güzel bir iş ama benim tecrübem olan bir iş değil. Dedi ki biz buna ortak olduk gel sen de, bir konuşalım işte anlattı sonra dedim ki fizibilitesi var mı bu işin fizibilitesini verdi ben birkaç gün inceleyip geleyim dedim. 

G: Falcon Design hakkında bilgi verir misiniz?

C.E: Falcon aslında Orkan Şahin tarafından oluşturulmuş bir şirket ve marka. Orkan Bey Almanya’da doğup büyümüş, işin çekirdeğinden yetişmiş iyi bir mekanik ve araç yap-sat sistemini Avrupa’da sürdürmüş biri. İşlerini daha fazla büyütmek ve iş gücünün de daha ucuz olmasından dolayı ailesi ile İzmir’e yerleşmiş. İzmir de önce araç siparişi verirken sonrasında da Amerika’da bir fuarda karşılaşıyorlar bizimkilerle. Orada karşı karşıya gelince eski işletme ile ortaklığı bitmiş oluyor kendinin. Orkan Bey de Alparslan Abim ve Tufan Abime “ben bu işi biliyorum bana finansal ortak destek olur musunuz? Ben bu arabaları üreteyim Avrupa ve Amerika’ya satışını yapalım. Siz de bana destek olun büyütelim çok büyük bir pazar var” diyor. Sonrasında da çok hızlı bir şekilde şirket ilerliyor. Ortakları ile beraber konuşuyorlar “Cüneyt olabilir mi” diye sağ olsun onlar da sıcak bakınca benimle konuşuyor önce bir danışmanlık şekli ile başlıyoruz ondan sonra haziran 2022 de ben şirketin genel müdürü oluyorum. 

G: Falcon’da tam olarak neler yapılıyor?

C.E: Falcon Design, esasında birçok markayı restore olarak tanımladığımız cıvatasına kadar sıfırdan üretebilecek ve teknik bakımdan bu yetkinliğe sahip bir firma. Türkiye’de birçok arabanın birçok parçası var sadece nerede olduğunu bilmeni gerekiyor. Tabii zaman zaman parçanın bulunamadığı zamanda parçayı yurt dışından getirip çok hızlı bir şekilde artık bunu da araçlar üzerinde kullanabiliyoruz. Falcon ise özellikle Land Rover araçlarının restorasyon ve yenileme dediğimiz iki kanadında var. Yenileme dediğimiz, bir araç geliyor işte koltuğunu yenileyin ya da aracı komple söküp, çöp halinde olan bir aracı satın alıp ya da siz alıp yapıp vitrine koyuyorsunuz. Şasesi ve motoru orijinal kalacak şekilde ve motor ve şase de temizlendikten sonra üzerindeki her şey yenileniyor. Burada biz genelde 25 yıl ve üzeri klasik araç sınıfında olması gerektiği için 25 yıl ve üstü Land Rover “Defender” ve Land Rover “Series 2” ve “3” üretiyor ve restore ediyoruz aynı zamanda. Bu işi yaparken özellikle Türkiye’de insanlar pek alışık değil. Diyorlar ki siz kaportacı mısınız? Biz kaportacı değiliz restorasyon işi yapıyoruz. Yani aracın orijinaline sadık kalarak tekrardan yenilenmesini veya orijinaline sadık kalarak cıvatasına kadar sıfırdan bir araç üretiyoruz.

G: Burada müşterinin isteği ile mi karar veriyorsunuz nelerin değiştirileceğine?

C.E: Bireysel müşterilerin istekleri olabiliyor. Bizim işte Avrupa tarafında Almanya’da veya Orkan bey ile karar verdiğimiz araçları “hadi bu şekilde yapalım bir de böyle bir modelimiz olsun” diyerek yaptığımız araçlarda olabiliyor. Tabii ki esasında web sitemize bakıldığında müşteri gelip hemen orada istediği aracı konfirme edip renginden tekerleğine direksiyonuna kadar her şeyi seçip istediği gibi aracı değiştirebiliyor. 

G: Ortalama bir aracın restorasyon süreci?

C.E: Tabii bu dönemsel ve eldeki siparişlere göre değişebilir ama yaklaşık olarak ortalamada dünya standartlarının biraz daha önündeyiz hızlı üretim yapabiliyoruz. Yaklaşık 2 ila 2,5 ay içerisinde bir aracı sıfırdan yenileyebiliyoruz. Şase geldikten sonra normalde sanayi içerisinde kaportacı olarak tanımladıkları kısımlarda bir 6-8 ayda yapılıyor. Bunu yaşıyoruz zaten ama biz bize araçlarını getiren veya araç yaptırmak isteyen müşterilere diyoruz ki evet bizim 3 aylık bir üretim periyodumuz var. Ama normalde biz bu aracı 2-2,5 ay içerisinde bitiriyoruz. Biz birazcık da aracı yaptık bitirdik hadi alın demiyoruz. Biz aracı en azından bir 100-150 km test ediyoruz çünkü bunlar klasik araçlar özellikle Land Roverlar özellikli araçlar ve bu araçların araçta “öyle şey olmaz” denilen özellikleri var veya belli yerlerden aracın kendi karakteristiklerinden kaynaklanan detayları bilmek restore etmek ve bunu müşteriye çok iyi anlatmak gerekiyor. Eğer müşteri Land Rover’ı çok çok iyi tanımıyorsa hasbel kader biliyor ya da hiç bilmiyorsa bu özellikleri anlatmak gerekiyor. Gerçekten özellikli bir araç bu araç ve bu bir Land Rover bir hayat tarzı yani esasında diyorsunuz ki; neden müşteri böyle bir aracı tercih etsin. Gerçekten şimdi bir Mustang bir Porsche bir Ferrari dediğiniz zaman, evet bunlar lüks araçlar bunların da klasikleri var hatta lüks ötesi araçlar fakat Land Rover tam bir yaşam tarzı. Dünyada Land Rover’cılar kamplara giderler buluşma günleri vardır burada özellikle bir Land Rover ekibi toplanır hem Türkiye’de de bu var dünyada da var belli tarihlerde bir araya gelirler. Bir Porsche arabanız vardır, Mustang’iniz vardır onlar giderler belli bir pistte vs. toplanır yer içer ama arabalarını park ederler. Land Rover kullanıcıları ise toplanırlar ama doğa içerisinde toplanırlar ve o doğanın içerisinde aracı çamurun içine sokarlar suyun içine sokarlar balçıkların içerisine girip çıkarlar ondan sonra yer içer ve bu araba ile gurur duyarlar. 

G: Diyelim ki benim Land Rover’ım yok ama Falcon’un çalışmalarını da çok beğeniyorum. Porsche araç kullanıyorum ve size geldim. Geldiğim zaman bu araçlara da servis sağlıyor musunuz?

C.E: Evet, parantez içerisinde bunu belirtmek lazım. Tabii ki yapıyoruz şu an Land Rover üzerine uzmanlaşmış bir marka olarak biliniyoruz ama sonuçta fabrikamızda şu anda 1965 Mustang var, özellikle Amerika yoğun olarak kullanılan “International Scout” da. Yakın zamanda işte farklı modellerde gelmeye başlayacak ama biz şunu yapmak istemiyoruz marka olarak şimdi Falcon markası Amerika’da işte ve Avrupa’da İngiltere’de bilinen bir marka açıkçası sosyal medya üzerinde de çok fazla takip ediliyor. Şimdi biz yeni bir fabrika kurduk. Manisa’da Işıkkent’te küçük bir yerde başlayan ama sonra Manisa’da benim gelişimle beraber fabrikalaşma kararı aldık. 5000 metrekare kapalı alanda üretim yapıyoruz. Şu anda esasında Avrupa’nın en büyük kapalı alanına sahip ve şu anda 40 kişi çalışıyor. Amacımız ekip sayımızı 60 üzerine çıkartmak.

G: Peki ortalama olarak bir rakam verebiliyor musunuz? 

C.E: Yani o araçtan araca ve istenen özelliklere göre değişiyor esasında bir rakam telaffuz etmek çok doğru değil. Çünkü şimdi gelen araç bir klasik araç standart bir araç değil. Dolayısıyla burada istenilen motordaki yapılmak istenen özellikler, otomatik mi manuel mi istendiği önemli. Şimdi şunu da yapıyoruz şanzıman orijinalinde manueldir Land Rover’larda ama şanzımanı istenildiği gibi otomatik olarak değiştirebiliyoruz. Şimdi kendi döşeme atölyemiz var. Bütün koltukları kendimiz dikiyoruz ister suni deri ister gerçek deri. Dolayısıyla bu istenen özellikler koltuğunun deseni direksiyonun yapısı ahşap mı olacak deri mi döşenecek değişkenlik gösterdiği için bir rakam söylemek doğru olmayacaktır. Land Rover Bir Amerikan pazarında sıfırdan yapılmış bir Land Rover’ın ama hakkıyla yapılmış bu arada çünkü ortalamadaki piyasadaki satış değerleri yaklaşık 170 ila 200 bin dolar kimi yerlerde 250 bin dolarlara da çıkıyor kimi yerlerde 150 bin dolara da düşüyor ama ortalamada 170-200 bin dolar bandında satılıyor. Dediğim gibi bu zaten en ince detayına kadar yapılmış gerçekten artık sıfırlanmış bir araç motoru da rektefiye oluyor şanzımanı da.

G: Peki bu araçlara garanti veriyor musunuz?

C.E: Araçlarda bir garanti süreci yok açıkçası. Avrupa tarafında şöyle Almanya üzerinden geçerse ki gümrükten geçmek zorunda. Almanya klasik araç türünden Almanya pazarı için ve 1-2 Avrupa ülkesi daha var bu pazarlarda bir yıl garanti verme zorunluluğu var hatta şimdi Almanya’da 2 yıla çıktı. 2 yıl garanti verme zorunluluğunuz bulunuyor. Burada bu zorunluluğu tabii ki oradaki satan distribütör vermek zorunda. Amerika’da da satıcının bir “warranty” si var. Araçta bir sorun çıktığı zaman bununla ilgilenmesi gerekir normalde. 

G: Peki sizin distribütörler dışında direkt satışınız var mı? 

C.E: Var. Manisa’daki fabrikamızın ön kısmı iki, kattan oluşuyor altta arabaların sökülmesi yapılması üst tarafta toplanması onun ön kısmı da showroom. Açıkçası burayı bulmak için yaklaşık iki ay zaman harcadık istediğimiz gibi bir yeri bulmak için. Çok da güzel bir fabrika artı showroom oluştu. Buraya tabii ki müşteri geldiği zaman bizim direk satışımız olabiliyor ama şunu söylemem lazım bizim yaptığımız araçların yüzde 99’u ihracata gidiyor iç pazardan çok dış pazarına odaklanmış bir markayız.

G: Müşterilerden beni şaşırtan ya da beklemiyordum dediğiniz istekler geliyor mu?

C.E: Açıkçası Land Rover için gelen müşteriler Land Rover’ın orijinalini istiyorlar. Hani ekstra bir şey bir arama biraz önce bahsettiğim modifiyeye gidiyor. Modifiye istekleri çok fazla yok. Şu var ama mesela Land Rover için dijital ekran ya da geri görüş kamerası istenebiliyor. Şöyle söyleyeyim temmuz ayında iki tane Seri 3 İstanbul’dan yükledik ve İtalya’ya biz kendimiz götürdük. Orkan’la ikimiz özel müşterilerimizden de bir tanesi olan, JP Morgan & Chase CEO’sunun Portekiz’deki malikanesine gitti. Bir tanesi ise özel bir müşterimizin Majorca’daki yazlığına ulaştı. 

G: Bu zamana kadar kaç araç teslim ettiniz?

C.E: Çok yeni şirket kuruluşu dediğim gibi ocak sonu olduğunu düşünürsek tam faaliyete geçişte Mart gibi düşünürsek ki vardı ufak tefek üretimler tabii ama 2022 sonuna kadar yaklaşık 8 araç temmuz ayı itibarıyla teslim edildi ki hani 6 ayda 8 araç gibi düşünebiliriz.

G: Peki bu yıl için hedefleriniz ne?

C.E: Bizim şu anda 2024’ünün ilk çeyreğinin sonuna kadar siparişler alınmış durumda alınmış durumda ama 2023’ün rakamı 30.

G: Peki siz hangi aracı kullanıyorsunuz?

C.E: Ben normal şirket aracı kullanıyorum. Alparslan beyin aracı kamyonet tarzında içi beş kişilik kapalı arkası kamyonet tarzında açık bizim revize ettiğimiz Land Rover “Defender”. Tufan Beyin kullandığı esasen “Series 2” sınıfında ama bir defender yapısında dizayn edilmiş bir araç. O da beş kişilik ve arkası kamyonet tarzında arkası oturulur şekilde dizayn edilmiş bir yazlık ve plaj arabası gibi düşünebiliriz. Yani bu aracın içerisine 7-8 kişi doluşup plaja gidebilirsiniz. Çünkü araba beş koltuk arka oturma yerleri ile rahat bir şekilde 8 dokuz kişi sığabilir.

G: Sürekli bir ayağınız Manisa bir ayağınız İzmir’de mi?

C.E: İstanbul, Manisa ve İzmir diyebiliriz. Şu anda bir ayağımızda yurt dışına çıkmaya başladı.  Yaptığınız işten zevk aldığınız zaman o enerjiyi de üretiyorsunuz. Çalıştığınız kişilerdeki enerji de yüksek olunca o yorgunluğa değiyor.

G: Peki boş zamanlarınızda ne yaparsınız?

C.E: Açıkçası ailemle, arkadaşlarımla, kuzenlerimle beraber vakit geçirmeye çalışıyorum. Tabii ki ne iş yaparsanız yapın özel hayatınıza da sosyal hayatınıza da vakit ayırmanız gerekiyor. Dediğim gibi bir araya gelip yemek yeme, iskambil oynama gibi meraklarımız vardır. Özellikle hafta sonlarımı bu şekilde değerlendiriyorum. Bir de “Playstation” merakım var, Playstation’da futbol filan. Yani eskiden çok çok daha iyiydim ama şu an biraz yavaşladım.

G: Hangi takımlısınız?

C.E: İyi bir Fenerbahçeliyim. Son birkaç yıldır yoğun bir şekilde gidemesem de ara ara Alparslan Abimle maçlara gitmeye çalışıyorum. O çok büyük bir Fenerbahçeli ve hiçbir maçı kaçırmaz ben bazen ona zaman buldukça eşlik ediyorum. Geçmişte okul ve iş hayatımda daha fazla vakit bulabiliyordum. 

Dergimiz her ayın ilk haftası Türk Telekom Dergilik, D&R, Remzi Kitabevi ve tüm seçkin marketlerde…