Bir zamanlar Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun ortak başkentleri olan Viyana ve Budapeşte, tarihin zarif dokunuşlarıyla bezenmiş, kültürel dokusu zengin ve sanatı her köşesinde hissettiren iki şehir. Bu iki şehir arasında tren veya araç ile üç saatten kısa bir sürede seyahat etmek mümkün olduğundan, kısa seyahat rotaları için mükemmel bir kombinasyon oluşturuyorlar. Bahar aylarında, bu iki Avrupa başkenti, çiçek açan parkları, canlanan sokakları ve ılık havasıyla gezginler için adeta bir rüya destinasyonuna dönüşüyor. Şimdi, Tuna Nehri’nin iki yakasında parlayan bu iki büyüleyici şehri birlikte keşfe çıkalım
Viyana ve Budapeşte, ortak geçmilerş nedeniyle sık sık birlikte anılırlar; her ikisi de uzun yıllar Habsburg İmparatorluğu’na başkentlik etmiş, birbirlerine sadece 245 km’lik bir mesafede sayısız kültürel zenginlikleri barındırmaktadırlar. Bu yakın ve kompakt özellikleri sayesinde kısa rotalar, haftasonu gezileri gibi hızlı seyahatler için ziyaretçilere kolay bir deneyim vadediyorlar.
Müzik, Sanat ve Tarih: Viyana
Viyana, yaklaşık iki milyon nüfusu ile Tuna Nehri’ne kıyısı olan en büyük şehirdir. Fakat bu büyüklüğüne karşın sakin ve yavaş akan hayatıyla huzurlu bir atmosphere sahiptir.

Bahar aylarının hafifleyen havası ve açan çiçekleriyle de adeta kendini tazeleyen bu şehir sayısız parkları, sarayları ve müzeleriyle ziyaretçilerine geniş bir yelpaze sunuyor.
Schönbrunn Sarayı’nın bahçelerinde gezintiye çıkmak, Prater’de nostaljik bir lunapark keyfi yapmak ya da Graben Caddesi’nde vitrinlere göz atarak vakit geçirmek, Viyana’da bir bahar gününün olmazsa olmazlarından. Ayrıca, şehrin tam merkezinde yer alan ve uzun yıllar Habsburg imparatorlarının ikametgahı Hofburg Sarayı ve bizlere oldukça tanıdık gelecek izlere sahip Viyana Efes Müzesi başlıca gezilmesi gereken noktalardır.
Kültürel Bir Miras: Kahve
Viyana denildiğinde akla gelen ilk şeylerden biri de kahve kültürüdür. Şehrin köklü kafelerinden birinde oturup bir fincan Melange eşliğinde Sachertorte ya da Apfelstrudel yemek, şehri bir “lokal” gibi hissetmek için harika bir başlangıç. Café Central, Café Landtmann ve Demel gibi mekânlar, hem tarihi atmosferleri hem de muhteşem tatlarıyla şehrin ziyaret listlerinde başı çekiyor.

“Şimdi”ye kısa bir mola
Viyana’nın tarihi mirası, yürüyerek keşfetmeye son derece uygun. Stephansdom’un gotik kulelerinden şehri izlemek, Karlskirche’ın (Karl Kilisesi) Roma’daki “trojan sütunları”nı anımsatan mimarisini keşfetmek ya da Ringstrasse boyunca uzanan görkemli binaların arasında yürüyüş yapmak, şehrin ihtişamlı geçmişine tanıklık etmenin en keyifli yollarından biri. Konu sanat olunca Viyana’nın şöhretini bilmeyen yoktur. Mozart, Beethoven, Schubert, Brahms ve sayısız ünlü bestecinin evi olan Viyana, sanatseverler için doğru adres olabilir. Örneğin, Viyana Devlet Operası’nda bir performans izlemek ya da Mozart’ın evi olarak bilinen Figarohaus’u ziyaret etmek de harika bir deneyim olacaktır. Ve tabii ki; Albertina Müzesi, Belvedere Sarayı ve Kunsthistorisches Museum, şehrin en önemli sanat duraklarından sadece birkaçı.
Tuna Kıyısında: Budapeşte
Viyana’dan tren veya araçla yaklaşık üç saatlik mesafede yer alan Budapeşte, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun izlerini taşıyan, tarih ve modernliğin buluştuğu bir şehir. Baharda, Tuna Nehri boyunca yürüyüş yapmak, Margaret Adası’nda bisiklet sürmek ya da şehir manzarasını en iyi şekilde görebileceğiniz Gellért Tepesi’ne çıkmak için en güzel zamanlardan biri.

Görkemli Manzaraların Adresi
Budapeşte’nin kartpostallık görüntüsünü en iyi şekilde yakalamak için Zincir Köprü üzerinde bir yürüyüş yapabilir, ardından Buda Kalesi ve Matthias Kilisesi’ne doğru ilerleyerek şehre kuşbakışı bakabilirsiniz. Budapeşte’nin simgesi ve Macaristan’ın en büyük binası olan Parlamento Binası’nın gece ışıkları altında nasıl parladığını görmek için Tuna kıyısında yürüyüş yapmak bu görkemli şehre bambaşka bir perspektif katacaktır.
Osmanlı’dan Gelen Bir Gelenek: Budapeşte’nin Termal Hamamları
Uzun yıllar Osmanlı hakimiyetinde kalan şehirde birçok Türk mirasını bulmak mümkün. Bunlardan biri de termal hamam kültürü. Tarihi 16. Yüzyıla uzanan bu gelenek aradan geçen uzun yıllara ragmen hala yaşıyor. Öyle ki bugün Budapeşte, kaplıcalarıyla ünlü bir şehir ve termal banyolarda vakit geçirmek macar kültürünün bir parçası. Széchenyi Kaplıcası’nın sıcak havuzlarında rahatlamak ya da Gellért Hamamı’nın Art Nouveau mimarisini keşfetmek, Budapeşte’yi deneyimlemenin en özel yollarından biri.

Gastronomi Keşifleri
Budapeşte’de Macar mutfağının en lezzetli örneklerini tatmadan dönmek olmaz. Gulaş çorbası, langos ve kürtőskalács gibi yerel tatlar, şehrin Osmanlı ve Avusturya ile olan geçmişine ışık tutuyor. Ayrıca, uzun kuyruklar beklemek istemiyorsanız sabah erkenden gitmeyi önereceğimiz şehrin en ikonik mekanlarından New York Café’de bir kahve molası vermek ya da ruin bar kültürünü deneyimlemek için Szimpla Kert’e uğramak da Macaristan’a gelenlerin mutlaka uğraması gereken yerlerden.
İki Şehri Birleştiren Bir Seyahat Deneyimi
Viyana ve Budapeşte, kısa bir tren yolculuğuyla kolayca birleştirilebilecek iki harika destinasyon. Viyana’nın aristokratik zarafetinden Budapeşte’nin bohem ve enerjik ruhuna geçiş yapmak, Avrupa’nın kültürel çeşitliliğini tek bir seyahatte deneyimlemek için mükemmel bir fırsat sunuyor.Eğer baharın tazeleyici enerjisini hissetmek ve bu iki tarihi şehri keşfetmek istiyorsanız, Viyana’dan Budapeşte’ye uzanan bu yolculuk sizin için unutulmaz bir deneyim olacak.